SEASICK STEVE
Sonic Soul Surfer
Imports
2000’lerle birlikte birden ismini duyuran bir isim
Seasick Steve. Çok yönlü bir müzisyen
olmasının yanı sıra gitar işçiliği ve traktörlerle ilgilenmesi de cabası.
Müziği öyle çok fazla geleneksel kokmuyor mutlaka içerisinde modern unsurlar
bulabiliyorsunuz. Aslında blues ve folktan oldukça besleniyor ama kendi
ürettiği ilginç isimli gitarların yarattığı o ambiyans nedeniyle şarkı formatı
bambaşka hale bürünüyor. İlk albümü “Cheap” ve ardından gelen “Dog House Music” safi Amerikan müziği kokan çok ilginç albümlerdi ancak sonraki çalışmalarında kendi tarzını
yarattı ve kemik dinleyiciler edindi. Bu son albümü de kendisinin artık yüksek
mertebelerden seslendiği blues dinleyicilerini mest eden bir yapıya sahip.
Folk
ve Slide gitar tarzını bambaşka potalarda eritmesi ve daha çok geleneksel blues
, bluegrass ve folk müziğe yakın durması bu albümün en dikkat çekici
unsurlarından. Seasick Steve’in bir sonraki albümde neler yapacağını pek tahmin
edemiyorsunuz gerçekten. Bu özelliğiyle parmakla gösterilen bir müzisyen
olmasının yanı sıra kendisini dinlediğiniz zaman Amerika’nın o puslu yollarında
arabanızla seyrediyor olmanız da olası bir şey. “Sonic Soul Surfer” bu senenin en
iyi blues albümlerinden biri olmaya aday.
SARAH MACDOUGALL
Grand Canyon
Rabbit Heart Music
Kanadalı genç şarkı yazarı Sarah Macdougall Indie pop tarzındaki hatırı
sayılır işleriyle dikkat çekmeye başladı. “I don’t want to be alone anymore”
adlı ilk EPsiyle sadece Kanada ve çevresinde duyurduğu ismini “Across The
Atlantic” adlı albümüyle iyice dinleyicilerin beynine kazıdı. “Grand Canyon”
ise son çalışması kendisinin. Indie Pop sureti çerçevesinde yer ettiği tarzı
yer yer elektronik sulara da açılıyor. Gerçekten de hem yürürken hem de
bisiklet üstünde yazdığı ilginç şarkılarıyla bazen eğlenceli bazen de çok
duygusal ve melankolik duygularda yaşatıyor insana.
Bu albümde özellikle açılış
şarkısı “I Want to see the light (lost from our eyes)” son zamanlarda
dinlediğim en iyi beste. İsveççe olarak icra ettiği yoğun hüzün
bombardımanı “Malmö i mitt hjärta” ve
albümle aynı ismi taşıyan “Grand Canyon” çok çok iyi çalışmalar. Kanada’nın
kendi doğasından feyz alıp bunu kendi ruhuyla birleştirip öyle önümüze sunan
bir kişilik Sarah Macdougall. Hisli ve yaratıcı.
LAURA MARLING
Short Movie
Virgin
İngiliz şarkı/şarkı yazarı kategorisinin en yeni
temsilcilerinden bir tanesi olan Laura Marling’in folk müzik çerçevesinde
geliştirdiği o büyülü tınılar sayesinde bugün kendi kemik dinleyicisini
gerçekleştirmesi tesadüf değil. “I Speak
Because I Can” ve 2013 albümü “Once I Was An Eagle” ile gerçekleştirdiği başarı
sayesinde alternatif dinleyicilere de bir şeyler sunması, çok geniş bir alanda
eserler yaratması ve Ruthann Friedmann, Sibylle Baier ve Joni Mitchell’dan
aldığı feyz sayesinde de onları takip neticesinde çok doğru işler yapan bir
sanatçı kimliğinde duruyor.
“Short Movie” albümü ise hareketli ve yavaş
tınılardaki bestelerin dengelendiği, yer yer gitarın Laura Marling’in sesine
eşilk ettiği çok değişik içsel bir albüm. İçsel olması da Marling’in kendi
sesinden ve müziğinin yarattığı melankolik duygudan kaynaklanıyor. Açılış
şarkısı “Warrior”dan tutun “I Feel Your Love”a, oradan da “Walk Alone”a kadar
hepsi mükemmel bestelerle dolu. Indie folk dinliyorsanız kendisini takip
etmemeniz büyük kayıp olacaktır.