BEN HARPER
By My Side
Virgin / EMI
Plak şirketi Amerikan folk müzisyeni Ben Harper için mükemmel sayılabilecek bir retrospektif albüm hazırlamış. Kendisini bilen biliyor savıyla yaklaşmaktan ziyade bu değerli müzisyeni genç kuşaklara tanıtmak için bundan iyi bir fikir olamazdı. Harper, akustik-folk tınılarının yanında rock, blues, gospel, reggae ve funk sentezini de ustaca sergileyen bir şarkı yazarı olduğundan bu türün dinleyicilerini de zaten bir şekilde tavlamış durumda. “Welcome to the Cruel World” ile başlayan yolculuğunda etnik müzik sanatçılarıyla buluşmaktan da çekinmedi ve bir sürü isme eşlik etti. “By My Side” ilk albümünden başlayarak her çalışmasından birer ikişer şarkı düzeneğiyle oluşturulan bir çalışma. “Forever”, “Diamonds on the Inside”, “Morning Yearning” ve bir hüzün klasiği “Happy Everafter In Your Eyes” gibi klasikleşmiş çalışmaların bulunduğu bu albüm Harper sevenlerinden ziyade onu ilk defa tanıyacaklar için bulunmaz bir fırsat. Tracy Chapman, John Mellencamp, Bob Marley seviyorsanız…
PETER
BUCK
Peter Buck
Mississippi Records
R.E.M.’in
dağılması Peter Buck için sebep olmuş ve geçmişte yaptığı etnik müzik etkili
Tuatara projesi dışında Hindu Love Gods ve The Minus 5’ın yanına bu yeni çıkan
solo albümünü de yerleştirdi. İlk önce vinyl kayıt olarak piyasaya sürülen
albümdeki şarkıların kısmen R.E.M. ile hiçbir yakınlığı bulunmuyor. Peter Buck
bazı şarkılarda eski dönem R.E.M.’in sert garage rock şarkılarından ve
psychedelic rock’ın o uçsuz bucaksız yollarından epeyce feyz almış görünüyor.
Enstrümanlardaki ve efektli vokallerdeki kirli tonlamalar bu albümün “sleazy
garage rock” tarafının en büyük kanıtı durumunda. Bu yolda Peter Buck yanına
Corin Tucker, Mike Mills, Lenny Kaye ve eski arkadaşlarından Scott McCaughey’i
alarak devam etmiş. Dinleyiciler sadece albümün ilk şarkısı “10 Million BC” ve
“It’s Alright”a bakıp da bunun tümden bir punk/garage rock albümü olduğunu
zannetmesin, çok değişik besteler de mevcut.
SERA
CAHOONE
Deer Creek Canyon
Sub Pop
Sera
Cahoone eski bir Band of Horses elemanı –ilk albümlerinde davul çalmışlığı
vardır.- ve bir country/folk etkilenimli indie folk şarkıcısı. Bir şarkı/şarkı
yazarı ailesinden gelmesi ve bestelerinin indie folk tanımı içerisinde lo-fi
gibi tanımlamalara uğraması da cabası. Daha genç yaşında hem de üçüncü albümünü
çıkardığı bu zamana dek Son Volt, Lucinda Williams, Band of Horses ve Okkervil
River gibi isimlerle turlaması da takdire şayan. 2005 yılı ilk albümü sakin bir
folk albümüydü, son çıkardığı “Deer Creek Canyon”da ise pek fazla değişikliğe
gidilmemiş gözüküyor. Akustik pasajlar, banjo ve türevi enstrümanlarla Amerika
kıtasının ve kendi iç dünyasının hikâyelerini sunmuş dinleyenlerine. Ancak
albüm çok geleneksel bir müzik ihtiva etmiyor. Band of Horses, Beth Orton
dinleyicilerine şiddetle tavsiye edilir. Kendisinden bir “Naked” mutlaka
dinlenmeli.
TIFT
MERRITT
Travelling Alone
Yep Roc
Moda
kaygısı taşımayan ve popüler melodilere yelken açmayan bir alternatif country
sanatçısı. İlk albüm “Bramble Rose”daki “Virginia, no One can Warn you” ile ilk
çıkışını country listelerinde gösterdi ve şansı açıldı. Sesindeki ve söyleyiş
tarzındaki Emmylou Harris tınıları çok belirgindir. Sonradan gelen “Tambourine”
ve “Another Country” albümleriyle de kitlesini oldukça genişleten Merritt,
“Travelling Alone”da country tınılarını bir parça geriye taşıyıp biraz daha
alternatif melodilere kucak açmış gözüküyor. Country müzik listelerinde de çok
başarılı olan bu kayıt son dönem country/folk eserlerinin en iyilerinden
birisi. Bu tarz müzik seviyorsanız ve ucundan kıyısından indie folk –Iron &
Wine’ın desteklediği düşünülürse- bile
dinliyor olsanız bu Amerikan kadın türkücünün söyledikleri size hiç yabancı
gelmeyecektir.
TREY
ANASTASIO
Traveler
Rubber Jungle
Bir sürü müzik türünü bir potada eritebilen eşsiz gruplardan birisi olan efsanevi topluluk Phish’in asıl has adamından bahsediyoruz, Trey Anastasio. Bugüne kadar çok fazla solo albümü çıkmadı fakat jam rock’tan tutun progressive rock, jazz, pop, funk, fusion, alternatif işlerden deneysel takılmalara değin her şeyden feyz almış bu müzisyen “Traveler” albümünde yine bildiği yoldan şaşmıyor. Bu sefer fazla sert olmayan funk öğeli besteler ile rock’ın saf hallerini önümüze sunmuş. Fazla dumanlı hayat yaşayan kendisini özellikle Phish fanları çok beğeniyor ve konserlerde kendisinden geçiyor. “Traveler” albümü belki çok fırtına koparmayacak ama yine de doğru yere doğru zamanda ulaştığı kesin.
MARK KOZELEK
Like Rats
Caldo Verde Records
Red House Painters ve Sun Kil Moon’dan
tanıyabileceğiniz günümüzün depresif müzisyen profillerinden bir tanesi
Kozelek. Red House Painters ile gerçekleştirdiği üzgün folk anlayışı sadcore
gibi türün çerçevesini yaratmada oldukça pay sahibiydi ve sonra April ve
Admiral Fell Promises gbi çalışmalarla akustik dünyaya yelkenlerini açtı. Like
Rats naylon bir gitarla çalınmış ve başka başka grupların şarkılarının
yorumlarından oluşan safi bir akustik çalışma. Kozelek’in böyle yorumlama
merakının olduğunu geçmişteki çalışmalarından dolayı biliyoruz ancak bu albümde
şarkılar oldukça kısa tutulmuş bir çırpıda başlayıp bitiveren besteler haline
gelmiş. Elliott Smith, Jeff Buckley, Nick Drake gibi üzgün ozanların yolundan
gidiveren Kozelek albümüne isim veren şarkıyı Godflesh’ten seçmiş. Danzig, The
Misfits, Genesis, Josh Turner, Ted Nugent ve The Descendents şarkılarını
kendine has üslubuyla bazen gitarından flamenko melodilerine yelken açarak
seslendirmiş. Bundan önce geçtiğimiz sene içerisinde Among the Leaves adlı solo
albümünü dinlediğimiz Kozelek, bu albümdeki Young Girls, Silly Girl, I Killed
Mommy ve Time Is Love gibi şarkılara hüzün kusarak canlandırmış, öyle bir
hissiyat yaratmış. Diskografisini bu çalışmayla daha da zenginleştiren
sanatçının günümüz depresif folk müziğinde lider konumda durması tesadüf değil.
SON VOLT
Honky Tonk
Rounder Records
Alternatif Country’nin kült grubu Uncle Tupelo’nun yıllar önce doğurduğu mükemmel bir topluluk. Jeff Tweedy bu aileden çıkıp Wilco’yu kuruyor ve arkadaşı Jay Farrar ise Son Volt’a can vererek bu müziği layığıyla icra etmek için kolları sıvıyorlar. En son 2009’da American Central Dust albümünü dinlediğimiz Son Volt 4 sene aradan sonra Honky Tonk ile Amerikan hikâyelerini anlatmaya devam ediyor. Son Volt’un müziği Wilco’ya göre daha kök bir yapıya sahip ve geleneksel rock müziğe daha bağlı. Bu bağlamda My Morning Jacket’tan da keskin çizgilerle ayrılıyorlar ancak R.E.M.’in uçsuz bucaksız buram buram Amerika kokan taraflarını da hatırlatıyorlar. Albüm kariyerlerinde Straightaways gibi çok üst düzey bir albümü de barındıran bu mükemmel topluluk, Honky Tonk’da klasik çizgisini bozmayarak hatta daha da ileri gidip geleneksel Amerikan müziğine Country’e bağlılıklarını sergiliyor ve bu uğurda da şarkılarında yaylı enstrümanlar kullanmaktan çekinmiyorlar. Jay Farrar’ın şarkıları hisli, sade ve süssüz yorumlaması müzikal gidişatın o minimalist tarafına o kadar uymuş ki şarkıları dinlerken gerçektende çok zevk alıyorsunuz. Wild Side, Down The Highway ve Bakersfield gibi insana hayat veren şarkıların olduğu bu albüm bana göre yılın-2013- en iyilerinden biri olabilir. Kusursuz bir çalışma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder