THE PINEAPPLE THIEF – Variations on a Dream
Bu benim için sonun başlangıcıdır.
Hayata
karşı kırılganlıkları hiç bitmeyen birisi Bruce Soord. İngiliz rock müziğinin
oldukça geri planında durması, pek ön planda yer almaması kendi pasif
kişiliğinden kaynaklanan bir unsur sadece. Yaşamında yer aldığı hayatların onu
aniden bırakışı, detaylarında var olan bazı duyguları ön plana sürükleyemeyişi
sonucunda duygularında patlak veren bir isyanı da beraberinde getiririyordu.
Şarkı sözlerinde kendi hayatından kesitler, sonu gelmeyen pişmanlıklar, acılar
ve “bu benim için sonun başlangıcıdır.”
diye yalvararak haykırdığı o dizeler. Bruce Soord aslında bir şairdir, hüzün
şairidir. Bize bahşedilmiş, onun iç dünyasını şarkılarında anlamamız için
gönderilmiş eşsiz bir müzisyendir. Bugün herhangi bir müzik topluluğunun önderi
konumunda olan müzisyenlere çok farklı yaftalar yapıştırabiliyoruz ve bunların
bazısı da oldukça abartılı yorumlar oluyor ancak Bruce Soord için bu sanırım
geçerli olmayacaktır. Çünkü İngiliz dinleyiciler başta olmak üzere grubun çok
kemik bir kitlesi var ve kendisi bu duygusunu yaşadıklarıyla, yazdıklarıyla ve
besteledikleriyle çok ön planda olmasa bile insana natürel bir şekilde
yaşatıyor ve yansıtıyor.
Müzik
ile ciddi bir şekilde ilgilenmesi Vulgar Unicorn adlı progresif rock yapan bir
toplulukla olmuştu. Vulgar Unicorn bugün pek bilinmeyen ve sadece araştırıcı
yönü olan dinleyicilerin bildiği bir topluluk olmaktan öteye de gidememiştir ki
zaten bu macerayı da kendisi fazla sürdürmedi. Soord her zaman kendini
geliştiren yeniliklere açık bir müzisyen kimliği sergilemiştir ki bunu The
Pineapple Thief kurulduktan sonra icra ettiği o modern müzikalite sonucunda
anlayabiliyoruz. Kendisi Progresif müzikte hiçbir zaman gelenekçi olmamış ve
daima gelişimi amaç edinmiş ve yepyeni tonlamalar ve şarkı yapıları (bkn.
Remember Us) geliştirmiştir. Zaman içerisinde daha da gelişerek progresif müzik
içerisinde var olacak bir indie yapıyı da takip etmiştir. Soord’un
etkilenimlerinden biraz bahsedecek olursam beni götürecek olan yerlerden ilki
Porcupine Tree ve Steven Wilson ekolü olmuştur. Gerçektende grubun müzikal
seçimleri her ne kadar biraz farklı olsa da Wilson kendisini epeyce etkiler.
Bunun dışında Radiohead ve Thom Yorke’da Soord için önemli duraklardan
birisidir ve özellikle vokalleri konusunda Thom Yorke’dan epeyce feyz alır
kendisi. Ayrıca Smashing Pumpkins’in Billy Corgan’ından da söyleyiş tarzındaki
o nüansları kapar. Pink Floyd ve Ozric Tentacles gibi topluluklarda kendi
modern müziğinin geliştirilmesinde epeyce rol oynayan isimlerdendir.
2000’lere gelmeden
progresif rock’ta modern ve deneysel yaklaşımlarla karşılaşmak pek olası
değildi ancak bazı yerel isimler kendi çapında çok farklı çalışmalar denemişti.
Radiohead’in çok farklı fikirlerle müzik tarihinde devrim niteliği taşıyan
albümlerini piyasaya sürmesi sadece farklı tarzlardaki sanatçıları etkilemedi,
bunun yanında çok geleneksel olan ve adeta içine giremeyeceğiniz o progresif
dünyası da bundan nasibini aldı. Bu düşüncenin ilk meyvelerindendi The
Pineapple Thief. Zaten İngiliz bir topluluksanız bundan nasip almamanız
imkânsız gibidir. Kısmen amatör bakış açısının sergilendiği Abducting The
Unicorn” ve “137” gibi albümlerde müzikte bu yeniliğin devrimci hareketlerini
gözlemleyebiliyor ve elektronik etkileşimlerle ayyuka çıkan bambaşka fikirlerle
hazırlanmış o detaylı melodileri duymaktan da memnun oluyordunuz.
“The Pineapple Thief’in o dönem ki müziğinin
içerisinde Coldplay duyuyorum” gibi cümleler de kendi dinleyicileri
arasında epey sohbet konusu olmuştur. 2000’li yılların başlangıcında bazı
modern progresif rock grupları Coldplay, Babylon Zoo gibi topluluklardan da
feyz almıştı. Bunu da Variations on a Dream albümüyle beyinlere iyice kazıdı.
Bu albüm modern progresif rock türünün en saygı gören albümlerinden bir
tanesidir, hatta başlangıcı da neredeyse bu çalışmayla olmuştur. Pure Reason
Revolution, Gazpacho, Flamborough Head daha piyasada yokken onlar vardı.
Porcupine Tree ile birlikte iki koldan giderek bunu gerçekleştirdiler.
Variations
on a Dream, Bruce Soord’un bir gurur abidesidir. This Will Remain Unspoken,
umutsuz haykırışların yer aldığı Vapor Trails, alternatif soslu Run Me Through,
olağanüstü melodilerin yer aldığı The Bitter Pill, senfonik ve baştan çıkarıcı
geçişlerin yer aldığı Resident Alien, elektronik müziğin had safhada
etkilerinin duyulduğu muhteşem şarkı Sooner or Later ve 16 dakikalık başyapıt
Remember Us yüzünden az kişi hasta olmamıştır bu gruba. Kullanılan gitar
tonları çok sert değildir. Sadece Part Zero şarkısında biraz sert
kullanılmıştır. Onun dışında alternatif müziğin en detaylı melodilerini
duyabileceğiniz bir albümdür. Aşırı karamsarlık içermez ancak Soord’un söyleyiş
tarzı açısından yaptığı bazı geçişler neticesinde sizi çok depresif hallere
sokabilir. Kendisi bu konuda usta konumdadır.
Bu albümden sonra birçok yerel topluluk
kurulmuş ve müzikal olarak da neredeyse benzer yapıları kullanarak progresif
müziğe katkı sağlamıştır. İlk defa bu çalışmayla da The Pineapple Thief
Radiohead ve Porcupine Tree arasında kalmış ve şeytanın bacağını bir türlü
kıramamıştır ki grubun en büyük problemi de bu olmuştur. Hoş, Bruce Soord için
bu çok önemli değil. Popüler olma kaygısı taşımayan bir müzisyen ve kendi
yolunda inceden inceden ilerliyor. Şu da bir gerçek ki Steven Wilson kadar
üretken bir besteci, dünyaya olabildiğince karamsar bakan bir müzisyen ve
değeri çok büyük bir topluluk. Her ne kadar görülmese de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder