"Tragedies"
1995
Bir umut var mı?
İnsanı üzmek kolaydır. Bir duygunuza darbe
yemişseniz, benliğinize farklı taraflardan gelen o yumrukları savuramamışsanız
ve kendi içinizde hissettiğiniz o soğuk duyguları yoldan geçerken yanınızda
bırakamıyorsanız hayat karşısında o kadar da şanslı değilsiniz demektir. İnsan
bazen güçlü olmak istemiyor belki de bu duyguyu kendinde bulamıyor ve bir
şekilde koyveriyor kendisini yaşamın kucağına… Bir kötülüğü savuşturamamış,
aldatılmışlığı yaşamış, yalnızlığın getirdiği o hissiz ve kaskatı duyguların
esaretini bünyesinde hissetmiş ve bu şekilde yara almış duygusuna bu değişmez
hisleri yaşatabilmiş insan, hayatın karşısında gücünü gittikçe kaybeden bir
canlıya dönüşmüştür.
Hayatımızın bir kısmında bu duyguları elbet
yaşarız. Gücümüzü kaybederiz ve bir melodiyle de olsa yaşadıklarımız bir film
şeridi gibi gözümüzün önünden geçer. “Tragedies” işte bu duyguları hissetmemize
hem şahit oluyor hem de insanı bu derece soğuk ve kaskatı yapan bu sesler iç
dünyamızın fotoğrafını çekiyor, yüzümüze tokat vuruyor. Kendi resminle başbaşa
kalıyorsun. Bir umut var mı?
Doom Metal ya da Funeral Doom fark etmiyor. O ritim
gitarın ağır ve karanlık tarafı her zaman bir çekici gelmiştir bana. Black
Sabbath etkisinden midir bilmem, Candlemass vb. grupları da oldukça ilginç ve
çekici bulurum. Hatta bir dönem Theatre Of Tragedy’nin “Velvet Darkness They
Fear” adlı başyapıtının sözlerini edebi bulup müziğini de sanki doom metalmiş
gibi dinlediğim zamanlarda olmuştur. Norveç’ten filizlenen Funeral ise bu müzik
türünün nasıl olduğunu, nasıl olması gerektiğini, bir albümün nasıl Doom, ya da
Funeral Doom Metal olacağını çok keskin çizgilerle çizmiştir. Tıpkı Thergothon
gibi Skepticism gibi Funeral da bu müzik türünün klas yönünü temsil ediyor ve
ilk demosu “Tristesse”de olduğu gibi yoğun bir bitmişlik duygusunu şarkılarına
yansıtıyor. “A Poem For The Dead” başladığında o buz gibi gitar tınıları sizi
eve davet eder ve duygularınızı ele geçirir.
Christian Loos |
1994-1995 yıllarında Doom ve Funeral Doom
türlerinde neredeyse en yetkin örnekler verilmiştir. Skepticism
“Stormcrowfleet”i, Thergothon ise “Stream from the Heavens”ı çıkarmıştır ve
Funeral ise “Tragedies” ile başarması zor bir konum yakalayarak türün en
iyilerinden birisi olmuştur. Bu çalışmada çok önemli gördüğüm birçok nokta
mevcut. İlk olarak kadrodan bahsetmek istiyorum. Toril Snyen, “Tragedies”
albümündeki kadın vokal görevini oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş.
Öyle ki, kaskatı bir şekilde dinlediğiniz bu şarkılarda sanki edebi bir metin
okuyormuş gibi eski dil telaffuzlarını da soprano vokallerine yansıtarak
muhteşem bir performans sergilemiştir. Bunun dışında şu an artık hayatta
olmayan 2003 yılında intihar etmiş vokalist-basçı “Einar Andre Frederiksen” ve
2006 yılında intihar yüzünden kaybedilen gitarist “Christian Loos”un bu albümü
başarılı bir şekilde sırtlayışlarıdır.
Bu iki müzisyenin neden intihar ettiği konusunda
ise pek bir bilgiya sahip değilim ama grubun şarkı sözlerini incelediğimde ve
Norveç’in o karanlık ve depresif doğasını hatırladığımda bunun neden olduğunu
az çok kestirebiliyorum. “Tragedies” albümündeki kadın vokaller sizi nasıl ki
hüzünle karışık bir umuda yolluyorsa, neredeyse her şarkının başlangıcındaki o
gitar melodileri de melankolik düzeyi yüksek şarkılara da iyi bir cila oluyor.
Gırtlaktan gelen o vokallerin sahibi Einar gerçekten de rahatsız edici bir vokal
anlayışı sergiliyor. Grubun bu albümündeki lirikal yönü ise direkt olarak aşk
için karamsarlığa düşme, yalnızlık, üzüntü, inançlar ve genel olarak ümitsizlik
hakkında. “Tragedies” size türün diğer gruplarının yaptığı gibi hipnotik
duygular, dâhiyane melodiler vermez, ancak basit geçişlerle ve noktalara temas
eden zeki nüanslarla sizi etkisi altına alır. İlk önce o soğuk ve hissiz klasik
gitar melodileriyle sizi yumuşatır, Toril Snyen’in meleksi vokalleriyle belli
bir his dünyasına yöneltir. Ardından ise uçsuz bucaksız bir dünya bahşeder.
Gerçekten de bu grubun edebi bir yönü olduğunun
kanısındayım. Liriksel düzenlemeler sanki bu yönde… Seçilen fotoğraflardaki o
hüzünlü tasvirler ise çok ilgi çekici. Sanki orta çağ zamanında bir yerlerden
geliyor. “Tragedies” artık bu türü yakın takibe almış dinleyiciler tarafından
kült statüsüne eriştirilmiştir. Bu tarzın artık çok yenilik içermemesi en
önemlisi kendisini yenileyememesi birçok dinleyici tarafından eleştiri konusu
da olabilmekte ancak geçmişte çıkarılmış bu ve bunun gibi nadide yapıtların
uzun senelerce dinlenecek olması da bir artı olarak görülebilir. Çünkü çoğu
kişi tarafından kabul görmüş bir tarzdan bahsetmiyoruz. Doom ya da Funeral Doom
Metal müziğinin hangi karakter yapılarına sahip olduğu biliniyor ve bunu
bilerek kişi de bazen buna ön yargı ile buna bakabiliyor, eleştiriyor. Bu
albümde de bahsettiğim özellikleri bünyesinde taşıyan nitelikler mevcut ancak
bu en üst kalitede olduğu için tarzın en yetkin örneklerinden birisidir
diyebiliyorum.
“Taarene” adında Norveççe bir şarkıyla başlayan bu
albüm beste içerisindeki gitar sololarıyla ve klasik gitar geçişleriyle farklı
bir kimlik taşıyor. Aynı şekilde ikinci şarkı “Under Ebony Shades”de ise hemen
girişteki klasik gitar ve Toril ninnisiyle de üstünden karamsarlık fışkırtıyor.
14 dakikalık “When Nightfall Clasps” ise “Tragedies”in en devasa şarkısı. Ağır
ritimleriyle, karizmatik girişiyle çok ilgi çekici. Viyolin destekli girişiyle
depresif bir örnek sunan “Moment In Black” ise oldukça melankolik bir beste. Şarkılar
genelde çok uzun fakat birbirini tekrar eden melodiler fazla yok. Bu açıdan da
müzikal yönden olumlu sözler söyleyebiliriz.
“Tragedies” için My Dying Bride’ın yaptığı gibi
keman destekli, viyolin destekli bir şey düşünülebilir miydi diyorum ama sonra
bu düşüncemden vazgeçiyorum. Çünkü çıplak olarak bu albüm her şeyiyle mükemmeldir.
Hayatımızı ümitsizlikler, karamsarlıklar çepeçevre sarmış ve bir melodiyle de
olsa bu duygusal insanları hüzne sürükleyen onlarca şarkı, onlarca grup var.
Funeral bu topluluklardan sadece bir tanesi. Şarkılar ve trajediler, evet belki
bir şekilde melankolik yönümüzün açığa çıkmasına yardımcı oluyor ama şu da var,
bu karamsar melodiler insanı ilginç bir şekilde hayata karşı dimdik ayakta
tutuyor. Norveç’te yaşasaydım bundan farklı düşünür müydüm bilmiyorum.
Çaresizlik, gözyaşları ve trajediler… Öznelden gelip evrenselliğe uzanan o
sözler…
Einar Andre Frederiksen ve
Christian Loos anısına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder