4 Şubat 2013 Pazartesi

Mark Kozelek


KARANLIK VE HÜZÜNLÜ PARÇALANMALAR
Kısaca, Mark Kozelek, Red House Painters ve Sun Kil Moon.

                                                                İllüstrasyon: Burak Beceren(Bant)       

            Mark Kozelek’in hayata dair söylediklerine bugüne kadar hep kulak verdik. Sanki yapmak istediklerimizi ama yapamadıklarımızı dile getirircesine yanında uzandık şarkılarının, başka dünyalara kaçmak istercesine… Sun Kil Moon, Red House Painters ve Mark Kozelek. Bu üçlü hayatımıza öylesine işlenmiş ki, onları öylesine kanıksamışız ki… Red House Painters ile yolculuğa başlayan Mark Kozelek’in zaman içerisinde oluşturduğu solo projeleri dışında Sun Kil Moon’un yeni albümü “April”, 1 Nisan’da piyasaya sürüldü ve sanki ilkbahar, sonbahardan çaldığı hüzünleri üstümüze yağdırdı.

Kozelek çok ilginç bir insan. Üretken ve sıra dışı bir şarkı yazarı olmasının yanı sıra Kiss şarkıları da yorumlayan birisi. Dahası bir AC/DC fanatiği ve 2001 yılında sadece AC/DC şarkılarından oluşan “What’s Next To The Moon” adlı kısa bir albüm yayımlamışlığı var. Sadece bununla da yetinmiş değil; Sun Kil Moon adı altında yayımladığı “Tiny Cities” albümü indie rock’ın kült isimlerinden Modest Mouse’un şarkılarının yorumlarından oluşuyor. Kozelek ayrıca sıkı bir John Denver, Cat Stevens, Neil Young ve Will Oldham hayranı… Biz onu böyle tanımışken geçmişine doğru gittiğimizde ise Cameron Crowe imzalı “Almost Famous” filminde hayali grup Stillwater’ın pek aktif olmayan üyesi Larry Fellows’u canlandırmış olmasıyla tanıyoruz. Sinemayla olan ilişkisi de “Almost Famous” ile sınırlı değil, “Shopping Girl”, “The Trials of Darryl Hunt” ve “Vanilla Sky” şarkılarını vermeyi ihmal etmediği filmlerden yalnızca birkaçı.
Mark Kozelek
            Mark Kozelek, Red House Painters ile yaptıklarını bugün Sun Kil Moon ile devam ettiriyor. Müzikal olarak belki daha sert takılıyor ama beslendikleri yerler hep aynı; insan varlığının karanlık, duygusal ve hüzünlü parçalanmaları, yol hikâyeleri, aşk acıları, depresyonlar, kırık dökük hatıralar… Netice ise, soğuk ve yağmurlu bir günün sonunda oluşan Kozelek inlemeleri… Kendisi bu müziği ortaya çıkarırken, bizi de  “dinlerken imge kurun” nidalarının eşliğinde hayatın kucağına çekip çıkartıyor. Dinlerken ister istemez imgeler bizi bırakmıyor. Tren rayları, yağmurlu soluk akşamlar, bitip tükenmeyen yollar, soğuk yalnızlıklar, yalnız bırakılmış şehirler, puslu camlara yaslanıp hayal kuruşlar bu minimalist ve melankolik folk ezgilerini insan ruhunun dehlizlerinde dolaştırıveriyor. Sanki bir Mark Eitzel, bir Elliott Smith, bir de Nick Drake hüznü hâkim şarkılarına… Sun Kil Moon’un son albümü “April” piyasaya sürüldü ve bu albümle anladık ki, dinleyebilmek için Kozelek’e ait geçmişe şöyle bir takılmak gerekiyor ki buna daha sonra değineceğiz.

                                                                          APRIL

"April" albümü ön kapağı
        Neredeyse aynı tempoda giden uzun çalışma “Lost Verses” ile açılıyor albüm. “The Light” ve albümün tatlı ninnilerinden sayılan “Lucky Man”, sizi depresif dünyalara sokabilecek derecede güçlü çalışmalar olarak gözüküyor. “April”deki beste yapıları, ilk albüm “Ghosts of the Great Highway”deki çalışmalara pek benzemiyor. O albümdeki biyografik yaklaşımlar kendi içerisinde bir konsepte sahipti, mesela “Duk Koo Kim”-Güney Koreli bir boksör- “Glenn Tipton”-Judas Priest’in gitaristi-, Salvador Sanchez -Meksikalı ünlü boksör- ve “Pancho Villa”-Meksikalı devrimci- diye gidiyordu

         Yeni albümdeki besteler genel olarak ne “Carry Me Ohio” kadar sürükleyici, ne de “Salvador Sanchez” gibi gitar ağırlıklı. “Pancho Villa”daki 12 telli Portekiz gitarlarının yarattığı o hoş anlar ya da psikedelik yapısıyla “Duk Koo Kim” ve “Last Tide”, “Ghosts of the Great Highway”i daha üst noktalara taşımıştı. “April” ise kendi içerisinde bir bütünlüğe sahip olsa da ilk albümün o büyülü tınılarına ulaşamıyor. Fakat uzun yolcuklara eşlik edecek derecede güçlü çalışmalarla dolu bir albüm; ağır akustik yapılarıyla “Heron Blue” ve “Unlit Hallway” gibi şarkılar Kozelek’in o tanıdık dokunaklığına işaret ediyor. “Moorestown”da ise Tindersticks’in Stuart Staples’ına selam gönderircesine derin nağmelerle karşılaşıyoruz, bu kadar incelikli bu kadar naif duygulara sahip. 

              “Tonight The Sky” ise “Ghosts of the Great Highway”deki “Lily And Parrots” gibi akustik ve folk etkili albümün tek elektrik gitarlı uzun çalışması. Kozelek’in şarkılarında var olan şehir takıntısı burada da devam ediyor ve bu sefer bizi “Tonight In Bilbao” ile tanıştırıyor. Nihayetinde albüm “Blue Orchids” gibi sessiz ve sakin çalışmayla bitiyor ama insan “April”dan ayrılamıyor ve yine “Lost Verses”a tekrar geri dönüyor. Şunu da belirtelim ki Will Oldham -nam-ı diğer ismi Bonnie ‘Prince‘ Billy- ve Ben Gibbard -The Postal Service- gibi konuk vokalistlerde bu albümde yerini alıyor.

                                                        RED HOUSE PAINTERS

        Sun Kil Moon’u dinleyebilmek için geçmişe takılmak gerekiyor demiştik ki bu çok doğru. Sun Kil Moon’un temellerinin atıldığı grup, Kozelek’in 80’lerin hemen sonunda kurduğu, slowcore ve indie rock sularında gezinen Red House Painters idi. Birbirinden muhteşem altı albümü dinleyiciye bu isim altında kazandıran Kozelek, melankolik depresif ruhların derinliğine inerek onlara vazgeçilmez besteler bırakmıştı. “Katy Song”, “Medicine Bottle”, “Summer Dress”, “All Mixed Up”, “Things Mean A Lot” ve “Have You Forgotten” gibi unutulmaz çalışmalara imza atarak bir anlamda Amerika’nın dolayısıyla dünyanın indie-slowcore müzik kültürünü altüst etmiş ve çok ayrıcalıklı bir yer edinmişti. Grup bu yaklaşımıyla “sadcore” diye adlandırılan bir alt türün gelişiminde de büyük rol oynamıştır. İlk albüm “Down Colorful Hill” şimdiye kadar çıkmış en iyi –debut- ilk çalışmalardan birisiydi. Şair Kozelek, bu albümde kullandığı metaforlarla sadece müzik dünyasında değil edebiyat/şiir dünyasında da ilgi çekici olabilmekteydi.

                                                                          “… duygular
                                                            Renkli süslemelerden yansıtılmış
                                                                         Ve açık perdeler
                                                Dikkat et! Dondurulan çiftlik evi manzaralarında
                                                             Nasıl sevildiğini unuttun mu?”
                                                                  “Have You Forgotten”

Red House Painters
          İkinci çalışma “Rollercoaster” ve sonraki “Song for a Blue Guitar” grubun etkileyici albümlerinden oldular. Özellikle “Rollarcoaster” ilk albümün kalitesini yakalamış ve zaman geçtikçe de etkili olabilmişti. Aynı albümden “Katy Song” ise aşkın acı vericiliğini gözler önüne sermekteydi ve bu çalışmanın her notasında umutsuzluk hissi çok belli olmaktaydı. “Ocean Beach” ise Red House Painters dinleyicilerinin özel olarak ilgilendiği bir albüm olmuştu ve “Summer Dress” adlı beste bu albümden akıllara kazınmıştı. “Songs for a Blue Guitar”daki McCartney bestesi “Silly Love Songs” ve YES grubundan Bill Bruford ve Jon Anderson bestesi “Long Distance Runaround”un Kozelek tarafından yorumlanışı ise takdire şayandı. 2001 yılında “Old Ramon” ile Kozelek Red House Painters’a noktayı koymuştu ve bu 71 dakikalık “sadcore” şaheseriyle hayranlar sessizliğe büründü.

             Melankolik folk müzik bugün bir gelişim içindeyse bunu ilk elden Nick Drake, Elliott Smith, Mark Eitzel, Mark Kozelek ve dolayısıyla da Iron & Wine’a borçludur. San Francisco’nun depresif dahisi Kozelek’in folk geçmişi belki de içerisinde çok geleneksel bir yapı barındırmıyor ya da çok Amerika kokmuyor; bunu oluşturmuş olduğu bestelerden anlayabiliyoruz, ama bildiğimiz bir gerçek var ki biz bu dünyadan da onun dünyasından da ayrılmak istemiyoruz.

bant @ 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder