19 Haziran 2014 Perşembe

Folk & Rock - 1

Rokia Traoré
Beautiful Africa
Nonesuch Records


        Afrika’nın Mali ülkesinden hayat dolu bir kayıt. Boubacar Traoré, Ali Farka Touré ve Oumou Sangaré gibi Mali orijinli müzisyenleri her zaman çok sevmişimdir. Kulağa gelen tınılar öylesine güçlü ve öylesine ruh dolu ki kendisinin müzisyenliği dışında vokallerde gösterdiği başarı ise takdire şayan. Rokia, vokalist olmasının yanısıra iyi bir şarkı yazarı ve gitarist. Afrika konserlerinde olsun ve diğer yerlerdeki konserlerde diğer etnik müzik icra eden sanatçılarla da iyi bir ilişki içerisinde. Dünya için ve kadın hakları için yararlı organizasyonlarda da yer alan sanatçının Beautiful Africa adlı albümü bundan bir önceki çalışmasından tam 5 sene sonra piyasaya sürüldü. 
          Mouneissa adlı ilk çalışmasını takiben Traoré, Wanita ve Tchamantché adlı albümleri belli bir başarı grafiği yakaladıktan sonra Nonesuch tarafından çıkarılan bu albümde Mali ülkesinin o pozitif melodilerini tekrardan bizi buluşturdu. Vokal ve gitarlarda Traoré’nin yer aldığı albümde İngiliz müzisyen John Parish’de misafir olarak yer alıyor. Bütün şarkıların yine Traoré tarafından yazıldığı, Bambara dilinde söylendiği ve İngiltere’de kaydedilen bu albümde öncelikli olarak Kouma, Ka Moun Kè ve Mélancolie şarkıları dikkat çekiyor. Etnik müzik seviyorsanız, dünya müziği sizi sarıp sarmalıyorsa bu funky şarkılara kayıtsız kalmamanız önerilir. 



RUTH MOODY
These Wilder Things
True North Records


        Hep Amerikalı folk sanatçıları tanıtacak değiliz ya bu sefer yönümüz daha kuzeye Kanada taraflarına gidiyor. Great Lake Swimmers gibi çok başarılı bir indie folk grubunu çıkaran ülke şimdi de genç Ruth Moody’i bize sunuyor. Moody aslen The Wailin’ Jennys adlı bir bluegrass/folk üyesi ancak hem solo çalışmaları hem de diğer sanatçılarla düet şeklinde ortaya çıkan eserleri de mevcut. These Wilder Things kendisinin ikinci solo albümü ve bu çalışmada iki adet sürpriz bizi bekliyor. Bunlardan birincisi Pockets adlı çalışmada Mark Knopfler’ın gitar ve vokali ile yer alması diğeri ise bir Bruce Springsteen şarkısı olan Dancing In The Dark’ın Moody tarafından folk tarzında yorumlanması. 
       Albümün geneline baktığımızda akustik enstrümanların bestelerde ve albümde çok yoğun kullanıldığına şahit olmaktayız. Yer yer yaylı enstrümanlarla desteklenen bu yapı çok nadir olarak elektrik gitar ile süslenmekte. Çok naif, eklektik olmayan, Amerikan ve İrlanda folkundan örnekler sunan ağır ve oldukça düz bir albüm These Wilder Things. İnsanlar arasındaki duygusal bağları kuvvetlendirmede oldukça rol oynayabilecek bu çalışma Miranda Lee Richards’ın Light of X adlı albümüyle de akrabalık bağları içerisinde durmakta. Yılın kendi tarzında en başarılı kayıtlarından.  


CRISTINA BRANCO
Alegria
Universal Music


      Portekiz müziği fado’nun tecrübeli temsilcilerinden olan Cristina Branco müziğe ilk başladığı yıllarda geleneksel fado’yu usulüyle icra ederek başarılı albümlere imza attı ve daha sonra kendisini albümlerinde jazz ve tango tarzındaki çalışmalarda da gördük. Portekiz dışında özellikle Fransa ve Hollanda’da çok büyük bir ilgi gören Branco, Não há só tangos em Paris adlı sentez albümüyle tango’ya göz kırpmış, hemen ardından gelen Alegria albümünde ise piyanolu fado çalışmalarına geri dönmüş bulunmakta. Bu albümün bir özelliği de şarkı isimlerine baktığımızda her bir şarkının bir kadın karakteri temsil ettiğini görmekteyiz. Cândida, Miriam, Deolinda, Aurora, Louise ve Carolina gibi karakterler üzerinden liriksel temalarının yaratıldığı bu güzel albümde Cherokee Louise adında bir Joni Mitchell yorumu da bulunuyor.              Piyanolu fado çalışmalarını Branco özellikle çok iyi yorumluyor ve Alegria albümünde Construção adlı bestede vals ritimleriyle buluşan o melodiler albümün gidişatını bir anda etkiliyor ve devamında ise bambaşka müzikal fikirlere gebe kalıyor bu albüm. O Lenço Da Carolina, Cândida ve Deolinda gibi şarkıların bu albüm için ne kadar önemli çalışmalar olduğu su götürmez bir gerçek ancak bir diğer önemli nokta da Branco’nun Corpo Iluminado adlı albümünden sonra gerçekleştirdiği en mükemmel çalışma da olabilir bu. 


MARIA ANA BOBONE
Fado & Piano
Capa Branca


      Maria Ana Bobone genç kuşak fado yorumcuları arasında en farklı konuma sahip isim. Diğer fado yorumcularının çoğu ya sokak şarkıcılığından ya da belli bir eğitim alıp da bu işi sergileyip klasik fado yorumunu dinleyiciye sunarken Maria Ana Bobone ilk vokal çalışmalarına kilise korosunda başlamış. Gotik katedrallerde şarkı söyleyerek ve çıkardığı albümlerdeki yorumlarında da hep bu barok etkiyi üzerinde taşımış bir isim. “Luz Destino”, “Senhora da Lapa” ve “Nome de Mar” albümleri hep bu tarzda oluşturulmuş yapıdayken son çıkardığı “Fado & Piano” ise gelenekselleşmiş klasik fado yorumlarından ziyade bu eserlerin klasik müzik ve piyano çerçevesinden yorumlarına yer vermektedir. 
     Etnik fado müziğinin çok ciddi enstrümanlarca yorumlanmış olması ilk değil, ayrıca ustalık isteyen bir iş ancak Maria Ana Bobone genç yaşına rağmen büyük bir ustalıkla bu işin altından kalkmayı becermiş. Cristina Branco’nun çıkardığı “Fado Tango” isimli albümüyle benzerlikler taşıyan bu çalışmayı türün sevenlerine öneririz. Ayrıca Bobone’nin sesini beğenip de geleneksel fado dinlemek isteyenlere de sanatçının “Nome de Mar” adlı albümünü dinlemelerini de salık veririz.


 
 IRIS DeMENT
Sing the Delta
Flariella


    Iris DeMent Amerikan folk şarkı yazarları arasında bir markadır ve şarkıcılığı ile 90’lı yılların başlarından beri adından söz ettirir. Ancak bu kadar az albüm çıkarmasına ve albümleri arasında yıl farkının bu kadar fazla olmasına karşın insanlar onun şarkılarıyla hüzünlenmeye devam ederler. Mark Knopfler, Chuck Leavell gibi isim yapmış müzisyenlerle de çalışan DeMent, ilk albümü “Infamous Angel” ile kült statüsüne erişmişti. 2004 yılında çıkan “Lifeline” albümü sonrası kayıplara karıştı ve tam 8 sene sonra onu folk listelerinde fırtına gibi esen “Sing the Delta” albümüyle yeniden dinleyebiliyoruz. 
     Üzerinde Emmylou Harris’in yoğun olarak etki taşıdığını belirtmemiz gerek ve bu albümde klasikleşmiş Amerikan folk’undan ziyade daha eski tarz country’e dönük duygusal çalışmaların var olduğunu söyleyebiliriz. Sesinden hiçbir şey kaybetmemiş, eski duygu yoğunluğunu da koruduğunu söylemekten çekinmeyeceğimizi de belirterek bu albümü folk çalışmalarından hoşlanan dinleyicilere öneririz.

babylon magazin @ baha

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder