Journey - Eclipse
Aşk Tutulması.
2011
Efsaneleşmiş müzik toplulukları sanki and içmişler gibi hayatlarımızı
etkilemeye devam ediyorlar. Tür farkı gözetmeksizin kastettiğim bu
düşüncede müziğin uçsuz bucaksız deryası içerisinde bizi oradan oraya
sürüklüyor ve hayatımızda yepyeni yolculuklara gebe bırakıyor. Yıllar
onlardan hiçbir şey almamış gibi aynı hisle bize duygularını iletiyor ve
her zaman ilettiği bu duygularla hayatın herhangi bir zamanında aynı
tutkuyla aşkı yaşamamıza izin veriyor gibi geliyor. Çoğu zaman da öyle
değil midir? Bir şarkıyı dinlersiniz ve o şarkıyı içinizde yaşarsınız.
Çünkü o notaları duygusal dünya içerisinde bir başkasıyla -bu bir
sevgili de olabilir- kendinizle özdeşleştirmişsinizdir. Seneler geçer ve
o şarkıyı dinlediğinizde aynı hisleri taşırsınız. Deniz kenarında veya
yolda güneş batarken güneşe doğru yürüdüğünüzde o hisler sizi bırakmaz.
İşte Journey şarkıları böyledir. Bir Faithfully, bir Send Her My Love,
bir Still She Cries veya When I Think Of You böyle bir şeydir. Size
içinizde bir Aşk tutulması yaşatır ve yıllar sonra onu hatırladığınızda
arkanıza dönüp sadece bir gülümsersiniz. Gülümsersiniz ve bir deniz
kenarı havasını içinize çekip ayaklarınız kumlarda iz bırakırken
ayrılırsınız o kumsaldan.
İşte böylesine hisleri, işte insana dair insanın duygularına hitap
edebilecek en saf notaların sahibi bu gruba dair söylenebilecek çok söz
vardır. İki göz birbirine bakarken tarif edilemeyecek o aşk bu notalarda
gizlidir. Ayrılıklar, beklenti içindeki duygular, ulaşılmaz ve
kavuşulmamış ve hiç yaşanmamış sevgilerde bu notalarda saklıdır. Onlar
bu duyguların sürrealist şairleridir.
Bir önceki Journey albümü “Revelation’ı tarif ederken grubun
geçirdiği evrimden de bahsetmiştik. Yazının başında dedik: “efsaneleşmiş
müzik toplulukları sanki and içmişler gibi hayatlarımızı etkilemeye
devam ediyorlar.” Evet, çok doğru. Şöyle bir bakın, birçoğumuzun
dinlemediği hatta çok önce dinleyip de unuttuğu topuluklar bir bir yeni
ürünlerini piyasaya sürmüşler. Magnum “The Visitation”ı çıkarmış, Asia
“Omega”, Uriah Heep ise 2011 albümü “Into The Wild” ile geri döndü.
Journey belki de bunların içerisinde en sivrileni olmuş ve “Eclipse” ile
sevenlerini hem şaşırtmış hem de kendi hanesine bir başyapıt eklemiş.
Whitesnake ve Mr.Big çıkardıkları albümlerle pek bir sönük kalmış ama
Journey her zaman kitlesini sevindirmeyi başarmıştır.
Yeni vokalist Arnel Pineda’nın girmesiyle çok büyük bir şans elde eden
topluluk, aldıkları her yeni vokalistle Steve Perry’yi yaşatmayı
sürdürüyor. Arnel Pineda öncesi Steve Augeri ile beraberken de bu
böyleydi. “Eclipse”, Journey’nin farklı kulvarları denediği modern bir
çalışma gibi duruyor. Ne “Trail By Fire’a benziyor ne de 2008 albümü “Revelation“a.
Daha çok 80′lerde ortaya çıkardıkları “Departure”, “Frontiers” ve
“Escape” albümlerinin sert şarkılarının daha modernize edilmiş hali gibi
duruyor. “Trial By Fire“,
“Arrival” ve “Revelation” gibi albümler daha melodik rock ve AOR
kıvamındayken, “Eclipse” daha çok melodik hard rock kulvarında
geziniyor. Evet, Journey bu haliyle daha da rock olmuş, müzikleri daha
da sertleştirerek bir anlamda hayranlarını da ters köşeye yatırıyor.
Neal Schon rock dünyasının duygu anlamında kaliteli isimlerinden birisi.
Çok iyi şarkılar yazıyor ve çok detaylı ve duygusal anlamda hisleri
yoğun sololar atabiliyor. Kendisi bu albümün can damarı konumunda
bulunuyor. Çünkü tonlamalar ve modernize edilen sesler gitara göre
ayarlanmış ve bu da albümün daha da sert olmasını sağlamış. Daha önceki
albümlerindeki bazı bestelerde bunu klavye ve piyano hallediyordu.
Vokalist Arnel Pineda bilindik Steve Perry stiliyle söylüyor ve dinamik
şarkılarda ne kadar da usta olduğunu kanıtlıyor.
City Of Hope çok güçlü bir açılış şarkısı, ancak sonlarına doğru çok
sertleşiyor ve “Vay be! Bu Journey mi?” diyebiliyorsunuz. İnanılmaz
melodi bindirmeleri var şarkının. Edge Of The Moment belki de albümün en
farklı, en progresif bestesi. Neal Schon gerçekten de çok farklı
melodiler bulmuş. Melodik rock grubu Unruly Child’ın “When Worlds
Collide” albümünün ayrıksı şarkıları gibi olmuş neredeyse. Bu şarkıda
Arnel Pineda’nın söyleyiş tarzı inanılmaz bir şekilde James LaBrie’a
benzemiş. Balad gibi başlayan Chain Of Love da sizi yanıltmasın, çünkü
bu bir balad değil taş gibi bir rock şarkısı.
Tantra, özlediğimiz Journey baladlarına bir örnek ve bir After All These
Years’dan ya da Loved By You’dan hiç farkı yok. Anything Is Possible,
Schon’un nefis tonlamalı melodileriyle başlayan, Pineda’nın ise
kelimelerin üstüne basa basa söylediği ilginç bir şarkı. Albüm devam
ediyor ve ruh kaybolmuyor. Resonate ise “Eclipse”in kalbi durumunda bir
şarkı. Melodi bindirmeleri harika. Arnel Pineda enfes söylüyor ve sadece
“mükemmel” diyebiliyorsunuz. Ağzınızdan başka kelime çıkmıyor. She’s A
Mystery, Human Feel ve To Whom It May Concern gibi albüme çok yakışan
çalışmalar varken, Ritual gibi çok şaşırtıcı besteler de yok değil.
Kısacası “Eclipse” bir anlamda Journey’nin yeni vokalistle ikinci doğuşu
gibi olmuş.
İnsan yaz gelince içinde bir kıpırtı hissediyor, bir tutulma falan yaşıyor. Sizce de öyle değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder