PARADISE LOST
Tragic Idol
2012
Yaklaşan cehennem korkusu.
Hâlâ mutsuzlar. Dünyanın gidişatı üzerine Nick Holmes bir makale yazsa
eminim yazının tamamında gerçeklik payı oldukça yüksek olur.
Umutsuzluğun kol gezdiği bir dünya tasvir etmek onun görevi ve bunu her
yazdığı sözde üstüne basa basa söylüyor. Bundan birkaç sene önce “Host”
albümü zamanlarına dayanan bir röportajında kendisinin çok depresif
olduğunu ve dinle problemleri inançlarla problemleri olduğunu
söylemişti. Zaten Paradise Lost şarkılarına dikkatle göz gezdirip
dinlediğimizde bu sonuca da varabiliriz. Dönem dönem psikolojik
sorunlarını açığa vurmaktan çekinmeyen bu büyüleyici vokalist zaman
zaman şarkılarda sesini o kadar yükseltiyor ve öylesine kızgın söylüyor
ki şarkıları, sanki bir anlamda onları söylerken boşalma duygusuyla
karşı karşıya kalıyor.
Grubun müzikal serüveni “One Second” ve “Host” ile değişik yollar
izlerken sonraki dönemeçlerde topluluk endüstriyel etkilerine maruz
kaldı ve sıradan üç albüm üretti. “Symbol of Life”, “Paradise Lost” ve
“In Requiem” gibi çalışmalarla Paradise Lost bu üçgeni yarattı ve belki
de synth pop dönemlerini bile arattı. Çünkü beste bazında hiçte akılda
kalmayan, vasat sayılabilecek şarkılar üretmeye başlayan topluluk ne
zaman ki “Faith Divides Us – Death Unites Us”ı
yarattı, işte o zaman grup eski günlerine geri dönmüş ve klasik
Paradise Lost ruhunu yaşatmaya devam etmişti. “Faith Divides Us – Death
Unites Us” genel itibariyle başarılıydı ancak “Icon” ve “Draconian Times”ı
yapmış bir topluluk çok daha iyisini yapabilirdi ve “Tragic Idol”
böylece doğdu. “Tragic Idol” her yerinden karamsarlık akan, grubun doom
metal günlerine geri döndüğü ve özellikle “Icon” ve “Draconian Times”
zamanlarını hatırlatan, Mackintosh’un yine melodilerde acımasızca
davranışlar sergilediği yürek yakan bir Paradise Lost albümü.
Paradise Lost heavy metal dünyasında her ne kadar saygıyla anılsa da
öyle çok fazla seveni yoktur. Seveni de onları çok sever her albümünü
takip edip defalarca dinler ve zaman geçince dinlemeyi de bırakmaz. İşte
böyle kendi dünyasında bir topluluktur Paradise Lost. “Tragic Idol”ı
ilk dinlediğimde bu müziğin bu dünyaya ait olduğunu hissettim ve aklıma
insanlığın bütün korkuları, felaketleri, kaybolmuş yaşamlarının olduğu
bir dizi görüntü geldi. İmgesel düşününce ve bir de gerçekten karamsar
ve samimi bir şeyler dinliyorsanız bunu düşünüyorsunuz. Paradise Lost
size bunları düşündürüyor ve belki de insanlığın üzerinde en çok
düşündüğü “ölüm” konusunda da sizi iyi bir titretiyor. Nick Holmes’un
lirikleri bu konuda ipucu verse de albümün genel hissiyatı da bu yönde
ve kesinlikle dinlendiği anda büyük bir dehlizin içine girip öylece
kalakalıyorsunuz. Holmes’un haykırışları, o sesinin sertliği ve o
bırakılmışlık duygusunu inanılmaz veriyor. Dinleyince sesindeki
samimiyeti hemen hissediyorsunuz. “Tragic Idol”da ben bunu gördüm.
Herhangi bir şarkısını alın “Draconian Times”a ya da “Icon”a koyun hiç
sırıtmayacaktır. Ritim gitarlar bırakın modern olmayı direkt olarak
retro kaygısını taşıyor. Mackintosh’un attığı o duygusal ve iç karartıcı
sololar ise grubun eski zamanlarından gelme gibi. Type O’Negative’in o
dolu dolu kasvetli tonlarla yarattığı etkilere de benziyor.
Grup bu albümdeki şarkıları çok kısa sürede bitirmesine rağmen ortaya
çıkan sonuç oldukça başarılı. “Fear of Impending Hell” gibi bir şarkının
bu albümde oluşu bile inanılmaz. Holmes’un şarkıda “That fear of
impending hell” deyişine dikkat edin korkuyu nasıl da betimlendiriyor
sesiyle. Bu şarkıyı ilk dinlediğimde aklımda fazlasıyla kaldı ve albümün
en iyisi seçtim. Hırçın ve çok sert bir şekilde yorumlanan “In This
Dwell”, albümle aynı adı taşıyan şarkının melodik yaklaşımını çok sevdim
ve Black Sabbath etkilerinin iyice ayyuka çıktığı “Worth Fighting For”,
bir karamsarlık abidesi “Crucify” ve belki de en çok sevilen şarkı
konumda duran inanılmaz beste “Honesty In Death” “Tragic Idol”ın en
iyileri. “Honesty In Death” ilk başladığı andan itibaren büyüklüğünü
konuşturuyor ve Mackintosh’un o büyülü ellerinde şekillenen melankoli
dünyasına merhaba diyorsunuz.
İngilizlerin doom metal’deki melodi yaklaşımlarını hep sevmişimdir. Bu
ülkenin çoğu zaman yağmurla geçen günlerinin insanlar üzerindeki etkisi
bir başka oluyor. Melankolinin anatomisi. Bir İngiliz asaleti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder