T H E L E V E L L E R S
“Bu yol daha kolay
olabilir, eğer sen dünyayı değiştirmeyi deniyorsan…”
Punk tavrının anarşi ile ilgisi olduğu
açıktı. Dünya meseleleri ile kafa yoran, haksızlıklara karşı durup bunlar
hakkında çok önemli tespitlerde bulunan bu tavrın çok çeşitli estetiksel sanat
dallarında -görsel sanatlar, moda ve müzik- etkisini göstermesi, bu düşüncelerin
altında yatan, deyim yerindeyse ayağı yere basan siyasi görüşlerin bir
sonucuydu. Ekonomik sömürü, otorite karşıtı düşünce ve var olan kapitalist
düzene karşı düşüncelerle ortaya çıkma punk düşüncesinin ana hatlarını
oluştururken, diğer yanda da çok çeşitli siyasi ideolojilerle de ismi birlikte
anılır olmuştur, sosyalizm ve neo-nazizm gibi… Bu tavrın müzikal yönde
kendisini göstermesi, daha ön plana çıkmasıyla kendi aralarında da tarz
bakımından çeşitliliğe neden oldu. 60’ların sonunda glam rock ve garage rock
–the Velvet Underground ve the Stooges- öncülüğünde anarko-punk, pop-punk, folk-punk
ve sonradan post-punk gibi bölünmeler bu tavrın gelişimi içerisinde yer edindi.
Etkilenmelerden hardcore ve grunge kendilerini tavır olarak zamanla
gösterecekti. “Her şeyi yok et!"
diyen bir Sex Pistols, Dead Kennedys, Bad Religion, the Clash ve New Model Army
gibi türünün öncüsü gruplar şarkı sözlerinde yıkım emrini veriyorlardı. Joy
Division post-punk’ın romantik yönünü temsil ederken bunların arasından the
Clash müzikal yönden çok farklıydı ve punk’ı dance, reggae ve jazz ile
harmanlıyordu. 80’lerin sonunda Brighton İngiltere’den müzik dünyasına merhaba
diyen folk-punk topluluğu the Levellers ise ok’un yönlerini İngiliz folk’una
çevirmişti…
Dick Hebdige’in “Punk grupları, yasa ve düzene yönelik en
belirgin tehditlerini sahnede ortaya koydular.” düşüncesinden hareketle Punk’ın o yıkıcı tavrının yansımasını
the Levellers (1640’larda İngiliz iç savaşında ortaya çıkan özgürlükçü
düşünce.) daha ilk kurulduğundan itibaren yaşadı. Kurucu the Levellers üyeleri
Mark Chadwick ve Jeremy Cunningham grubun politik olacağını daha ilk başlarda
belli etmişti. Taşıdıkları düşünceler bir Sex Pistols, bir Dead Kennedys kadar
şiddetli değildi ama yine de yazdıkları liriklerde ve gösterdikleri
davranışlarda tepkilerini çok sert dile getirmekten çekinmiyorlardı. Diğer punk
topluluklarının arkasında kalmaları da ön plana çıkmalarını engelliyordu.
İngiliz basını tarafından sürekli “crusty” olarak nitelendiler ve konserlerinde
ise polis eksik olmuyordu. Şarkı sözlerinde modern dünyanın getirdiği duygusuz,
mekanik ve materyalist her şeye nefretlerini kusuyorlar ve diğer punk
gruplarının aksine o negatif düşünceler yerine duyguyu ön plana
çıkartıyorlardı. Bu düşünceyi uygulayan punk tavırlı gruplar çok azdır ve
kendileri bunu uygulayarak belki de Joy Division’ın liriksel anlamda romantikliğini
de devam ettiriyorlar.
Barışçıl mesajlar vererek özgürlüğü ön plana çıkartıp
yeni dünya düzeni’nin karşısında yer alarak bugünün sömürgeci politikalarına, kapitalist
ekonomik sistemine de taş fırlatıyorlar. Dünya üzerinde nerede savaşlar oluyor,
nerede haksızlıklar var ve nerede insanlar açlık tehlikesi ile karşı karşıya
oluyorsa bunun çok sert bir tepkisini ya the Levellers konserlerinde
görüyorsunuz ya da yazdıkları liriklerde karşılaşıyorsunuz. Web sitelerinde
Anti-nazi league’e link vermeler, Bosna savaşı sonrası yardım konusunda
çekinmemeleri bu duyarlı Brighton’lı İngiliz grubu çok özel yapmaya yetiyordu.
New Model Army ile düşünsel olarak aynı safta yer almaları da kendilerini
destekleyici bir unsur olarak belirtmek gerekiyor. Bir yandan punk’ın
yıkıcılığını üzerinde barındıran the Levellers bir yandan da bir punk grubundan
beklenmeyecek derecede aşktan ve sevgiden bahsedip o romantikliğini bize
hissettiriyordu.
İngiliz
folk müziği 1960’larde yeşermeye başlamış Bert Jansch, Pentangle ve Renaissance gibi devrinin en değerli
isimlerini içinde barındıran ve her dönemi etkilemiş geniş bir müzik türüdür. İngilizlerin
ve dolayısıyla İskoçya ve İrlanda’nın da müzik konusunda ortak olarak benzeştikleri
yönler de fazladır. Bu bağlamda İngiltere’nin folk müzik gruplarında “celtic”
müzik öğelerini duymamız ne kadar doğalsa bir İskoç grubunda da İngilizler’in o
ağır ve nitelikli folk nüanslarını hissetmekte o kadar doğaldır. İngiliz
folk’unun punk ile bileşimi ise 1980’lere dek gider. Eski üyelerinden birisinin
Joe Strummer olduğu the Pogues’un önderliğinde bayrağı taşıyan İngiliz folk
punk’ının temsilcileri New Model Army ve the Levellers olarak belirirken
Amerika’da Violent Femmes, Gogol Bordello ve Dropkick Murphys olarak
bilinmektedir. The Levellers müziğinin folk yönünü the Pogues’dan aldığını
rahatlıkla söyleyebiliriz; fakat bir başka söylememiz gereken düşünce ise genel
anlamda bu müziğin James ve U2 gibi gruplara kadar da uzandığıdır. James, U2, ve
bunlara birde Simple Minds’ı eklersek bir dönemi nasıl da etkilediklerini
anlayabiliriz. The Levellers müziği işte bu yüzden de çok farklı bir yerden, bir
sentez dünyasından seslenir. Konserlerde ve albüm kayıtlarında ise klasik
bilinen folk enstrümanları dışında -mandolin,keman v.b- Avustralya yerli halk
çalgısı Didgeridoo’yu da kullanmaktalar. The Levellers’ın 80’lerden bu yana
gelen bir folk-punk mirasçısı olduğu su götürmez bir gerçektir, buna dayanarak
çok çeşitli müzik tarzlarında bile kendilerinden etkilenen birçok topluluğun
mevcut olduğunu yazabiliriz. Mesela 1990’ların ortalarında iki albüm yayınlamış
olan The Rattlers ve folk metal arenasında ismi önemle geçmiş olan Skyclad’inde
the Levellers’dan feyz almış önemli gruplar olduğunu çok rahatlıkla
söyleyebiliriz..
Albüm kayıtları ve festivaller
Mark Chadwick ve Jeremy Cunningham tarafından
ilk tohumları atılan the Levellers’ın başladıkları yıllarda glam rock ve garage
rock gruplarının etkisinde kalıp beste ürettiler ve bu besteleri de yapacakları
ilk kayıtta kullandılar. “Carry Me” ve “England My Home” gibi the Levellers
klasikleri ilk albüm “A Weapon Called the Word”de yer aldı. Bu iki şarkı daha
önce çıkarttıkları EP’de de yer almıştı. Bu ilk çalışmada Jeremy Cunningham’ın
yaptığı albüm kapağı da ilgi çekiyordu. Müzikal olarak “A Weapon Called the
Word” mandolin ve harmonica gibi folk enstrümanlarının kullanıldığı sade bir
folk rock albümü gibiydi. 1991 yılında “Levelling the Land” isimli çalışmayla
the Levellers artık kendilerini kabul ettirmeye başlamıştı. Bu albümde barış
konvoyuna saldıran güçler için yazdıkları “The Battle of Beanfield” çok ilgi
çekicidir. Aynı şekilde folk şarkılar “The Boatman” ve “The Road”, bunun
yanında “Sell Out”, “Liberty Song” ve “Fifteen Years” hem çok önemli
şarkılardır hem de bundan sonra konserlerinde vazgeçilmez şarkılarından birkaçı
olacaktır. The Levellers bu albümden sonra İngiltere’nin en ünlü
festivallerinden birisi olan Glastonbury’e defalarca çağrıldı.
Kendi
adını taşıyan bir sonraki albümle the Levellers hem soundunu biraz değiştirmiş
hem de yepyeni dinleyiciler kazanmıştı ki bu durum daha sonra kendileri için
büyük bir kazanç olacak ve daha da ileri gitmek için aralanan bir kapı görevi
de görecekti. Bir önceki albüme göre daha sade bestelerle karşımıza çıkan
grubun bu albümde coverladığı McDermott 2 Hours şarkısı “Dirty Davey”den başka
“Is This Art?”, “100 Years of Solitude” ve eroin bağımlısı bir kızın
hikâyesinin anlatıldığı geleneksel şarkı “Julie” çok ilgi çekti. Jon Sevink’in
kullandığı violin grubun müziğini öyle bir değiştiriyordu ki folk-punk
arenasında bu albümle the Levellers kalıcı olacağını kanıtlıyordu.
Bir
sonraki the Levellers albümü “Zeitgeist” 7 yılda 4. albümünü piyasaya süren bir
folk punk grubunun bence en iyi albümlerinden birisidir ama China Records ile
3. albümünü çıkarmasına rağmen daha dünyada tam olarak tanınamamıştır. Buna
rağmen albümden çıkan ilk single “Hope St.” çok başarılı olmuştur. Bir Rev
Hammer çalışması “Maid of the River”, “Saturday to Sunday” ve “Haven’t Made it”
gibi başarılı bestelerde Jon Sevink’in daha duygusal bir violin çaldığını
eklemem gerekir. Bu bestelerin dışında “Forgotten Ground” gibi “Leave This
Town” gibi sert folk punk çalışmalarını da albümde dinliyoruz. 1995 yılında
Bosna savaşında zarar gören çocuklar için kaydedilen “Help” adlı toplamaya bir
Rev Hammer şarkısı “Searchlights” ile katılmışlardır. “Zeitgeist”den sonraki
“Mouth To Mouth” albümünün ise the Levellers’ın en başarılı albümü olduğunu
düşünmekle beraber gerek bestelerin daha da içselleşmesi ve bunun yanında
soundun daha da popa kaymasının bu fikri destekler nitelikte olduğunu
düşünüyorum. Albümden “What A Beautiful Day” artık klasikleşmiş olup “Dog
Train”, “Celebrate” gibi duygusal çalışmaların yanında “Captains’ Courageous”
ve “Survivors” gibi yol şarkıları da mevcuttu. Bu albümün diğer the Levellers
çalışmalarından daha bütünlük hissi verdiği doğrudur. Bunu sağlayan da sanırım
o bestelerin büyüsü…
“Mouth To Mouth”dan sonra grubun müziğinde çok ciddi olmayan bir tıkanma
meydana gelmiştir. Bunun ilk halkası “Hello Pig” adlı albümdü ve Che Guevara’ya
adadıkları “Happy Birthday Revolution” ve “Modern Day Tragedy” dışında çok iyi
çalışmalar bulunmuyordu. İkinci halka olan “Green Blade Rising” biraz daha
derli toplu gözüküyor ve “Four Winds” ve “Believers” adlı çalışmalar klasik the
Levellers besteleri arasında yerini alıyordu… Grup bu arada bir organizatör
görevi üstleniyor ve 2003 yılında başlayan ve sonraki yıllarda da sürecek olan
“Beautiful Days” festivalini düzenliyorlardı ki bu festivalde kardeş grup New
Model Army’den tutun Asian Dub Foundation’a oradan Killing Joke ve Echo &
the Bunnymen’e kadar birçok ismi ağırlıyorlardı.
2005 yılında piyasaya sürülen
“Truth & Lies” ile biraz daha toparlanan grup biraz daha sert bestelerle
karşımıza çıkmıştı ama bu sefer hiç hit şarkı çıkarmayarak the Levellers
tarihinde bir ilki başardılar. 2008 yılına ise kendi şirketleri “On The
Fiddle’dan çıkan “Letters From Underground” ile güçlü bir şekilde giriyor ve
eleştiri oklarını bu sefer Amerika’ya yönlendirip “Burn America Burn” diyorlar.
Albümden “A Life Less Ordinary” ve “The Cholera Well” ile de eski günlerine
dönecek gibi gözüküyorlar ve bu arada Levellers festivali “Beautiful Days” bu
yılda tüm hızıyla sürüyor. 15-16-17 Ağustos tarihlerinde 5 ayrı sahnede
düzenlenecek olan festivalde İngiliz folkunun dikkat çeken ismi Seth Lakeman,
Idlewild, Justin Sullivan, Nick Harper, Nouvelle Vague ve Blood Or Whiskey
katılacak isimlerden bazıları...
* Altkültür: Tarzın Anlamı – Dick Hebdige
2008 @ bant dergi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder