Riverside - Memories In My Head EP
İnsan ruhuna nüfuz etmenin dayanılmaz güzelliği.
2011
2000’lerin başından itibaren, genel olarak değil de, bu progresif
rock etkili müziklerde bir kısır döngünün yaşandığı gerçek. Progresif
metal açısından da pek farklı değil hani; şöyle geriye dönüp
baktığımızda çok orijinal işlerin çıkmadığını görüyoruz, dinliyoruz.
Çıkan albümler ya Porcupine Tree, ya Dream Theater, ya da Genesis, Pink
Floyd, Marillion etkili oluveriyor. Son zamanlarda çıkan progresif rock
etiketine sahip herhangi bir çalışmaya bir kulak atın; ya davul tonları,
ya gitar tonları size hemen başka bir grubu anımsatıverir. Yıllar önce
90 sonlarında eski Marillion vokalisti Fish’in söylediği sözler daha dün
gibi aklımda. “Bu gruplar benim için nostalji” diyerek bugünkü
çerçeveyi keskin bir şekilde özetlemişti. Bu durum müziğin geleceği
açısından çok tehlikeli.
Polonya bu durumdan biraz sıyrılır gibi olmuştu ama bu ülkenin
gruplarının da bırakamadığı bir şey vardı, o da bu ülke topluluklarının
eserlerinde ilk dönem Pink Floyd’un getirdiği psychedelic tınılarla
birlikte, son dönem müzikal hareketlerden Porcupine Tree’nin yarattığı
modern çalışmaların izlerinin göründüğüdür. Öncelikle 90’lı yıllar
sonrasında gelen Genesis ve Marillion etkili neo-progresif gruplardan,
Polonya’nın gururu Collage’ın “Moonshine” albümüyle yarattığı o büyük
etkidir. Bu durum yaratılan gitar tonları bakımından hemen hemen bütün
Polonya progresif topluluklarına tesir etmişti. 2000’lerle birlikte ise
Riverside ortaya çıkmıştı ki ilk albümündeki Same River adlı beste,
büyük ihtimalle kendilerinin bile ortaya çıkarmaktan gurur duyduğu bir
eserdi. Yoğun olarak Pink Floyd etkileri taşıyan bu çalışma yüzünden o
tarihlerde Anathema fırtınasının da esmesiyle birlikte insanlar yeni bir
hüzün arayışına girdiler ve karşılarında doğal olarak Riverside’ı
buldular.
Riverside’ın progresif yönü biraz zayıftır. Açıkçası belli kalıpları
üzerinden giderler bestelerinde ve çok fazla kompleks yapılara
girişmezler. “Second Life Syndrome”daki
Conceiving You ve I Turned You Down adlı besteler tam da Anathema
severler için yapılmıştı sanki. Grup bunu çok iyi çözdü ve albümde bu
tarz eserlere de yer verdiler. Her albümde Pink Floyd’dan mutlaka biraz
bahsederler. O bestelerinde, bu bestelerinde mutlaka ama mutlaka bir
saygı göstermeyi ihmal etmezler.
“Anno Domini High Definition”
ise onların sert bir yüzü olarak müzik tarihine geçti. Çok fazla
karmaşık olmayan ama belli derecede yoğun pasajlar içeren bir albümdü.
“Rapid Eye Movement” albümü gibi fazla eleştiriye uğramadı. Biz
biliyorduk ki Riverside çok iyi bir topluluktu ve daha yapacaklarının
yarısını bile yapmadılar. Bir süre önce 3 şarkılık bir EP çıkardılar ve
adını da “Memories In My Head” koydular. Anlaşılan insan beyni ile olan
problemleri bitmemişti ve bugün bir çok yeni progresif gruba da taş
çıkartan, çok korkunç müzikal yapılara sahip olan bir eser ürettiler.
Şarkı şarkı bakalım.
GOODBYE SWEET INNOCENCE
Pink Floyd’un “Dark Side of the Moon” albümünü dinleyenler bilirler
ki, Pink Floyd müzikle resim çizme sanatının belki de başlangıcını
yapmıştı o albümle. Riverside ise bu bestenin hemen girişinde böyle bir
şey denemiş. Yoğun psychedelic titreşimler sayesinde o bas gitarın
tınılarını duyana dek bunu çok derinlerde hissediyoruz. Bu topluluk
insana yavaş yavaş acı vermeyi çok seviyor. Piotr Grudziński’nin
kullandığı o acı dolu gitar tonları Mariusz Duda’nın sesinde anlam bulan
şiirler gibi insan ruhunun derinliklerine nüfuz eden o kısa kısa
cümleler… Çok yumuşak tonlarda söyleyen Duda ruhuyla şarkının
ortalarında geziniyor ve beste sonlara doğru, Riverside’ın ilk albüm
hariç bugüne kadar pek denemediği ilginç klavye partisyonlarına şahit
oluyoruz.
LIVING IN THE PAST
Riverside’ın sadece ilk albümdeki Same River adlı şarkıyla akrabalık
bağları olduğunu düşündüğüm, yoğun progresif öğeler içeren, tam
anlamıyla bir progresif rock başyapıtı. Çok ilginç girişiyle birlikte o
klasik Riverside gitar tonlarının ardından, 1.25’de giren o klavye
partisyonunu tarif etmem mümkün değil. Nasıl bir kompozisyon yaratımıdır
ki bu, insanı aniden dehlizlere sürükleyebiliyor. Bu gibi parıldayan
notaları Wobbler, IQ gibi gruplar çok kullanır. Özellikle 3. dakikadan
itibaren şarkının kimliği bir anda değişiveriyor. Üst üste bindirilmiş
biri eski ton biri de yeni tonlarda gezinen klavye melodileri nasıl bir
zekanın yaratımıdır? Oradaki kısa oryantal ezgi oraya nasıl
yerleştirilmiştir, aklım almıyor. Sadece bunlar da değil. Hadi klasik
klavye tonu olsa bu kadar dikkatimi çekmeyecek ama adamlar bildiğiniz
Hammond Org kullanmış. Bu saatten sonra da beste üzerinde çok fazla
etkileşim oluyor ve 7.17 saniyeyle birlikte Porcupine Tree etkilerine
geçiyoruz ve özellikle Porcupine Tree’nin “Lightbulb Sun” albümündeki
sound’u çağrıştıran çok değişik elementler kullanıldığını görüyoruz; hem
müzikal açıdan, hem de vokal kayıtları açısından. 9. dakikadan sonra
ise Riverside bir progresif topluluk olarak Hammond Org ile ders vermiş
adeta ve eşsiz bir kompozisyon yaratmış.
FORGOTTEN LAND
Sanki bir kara film müziği gibi başlayan ve bir kaçışı anımsatan
yapısıyla Forgotten Land, bas tınıları, hüzünlü etkileşimleri ve Mariusz
Duda’nın karakteristik vokalleriyle birlikte iyi bir kapanış şarkısı
oluyor. Riverside bestelerinde artık duyduğumuz o içe dönük gitar
tınılarının aynısını burada da duyabiliyoruz. 5. dakikadan itibaren çok
temiz gitar tınılarıyla birlikte verilen o acı dolu melodik baslar,
insanın yüreğini burkabiliyor. Tıpkı Katatonia’daki gibi sıkça
rastladığımız bu duygu burada da mevcut. Riverside bu tür eserlerde çok
başarılı. Ozric Tentacles, Eloy v.b. psychedelic space rock gruplarının
kullandığı synth’ler de özellikle bu şarkıda iyice kendisini göstermiş.
Bu kısacık EP, senelerce üzerinde çalışıp hiçbir şey üretemeyen
progresif rock/metal gruplarına karşı bir ders niteliğinde sanki.
Adamlar çok fazla grubun etkisinde kalmadan, kendi kimliklerini
kaybetmeden, başkalarından tabii ki birazcık esinlenerek, kendi
başlarına üretiyorlar. Bu EP yüzünden onlara saygım daha da çok arttı ve
artık inanıyorum, onlar daha da iyisini yapacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder