CAIRO
CONFLICT AND DREAMSM
Magna Carta Records
90’lı yılların Senfonik Progressive Rock kulvarında pek etkili olamamış
ama buna rağmen kemik dinleyici kitlesini oluşturabilmiş Amerikalı bir
grup olan Cairo “Conflict And Dreams” albümüyle bir nebze kendisini
gösterebilmiştir. Yaptıkları müzik Amerikalı olmaları dolayısıyla ne
Amerika’da yapılan progressive müziğe benziyor ne de Avrupa gruplarının
yaptığı gibi çeşitlilik arzediyor. Bu topluluk yönünü sadece İngiliz
progressive müziğine çevirmiş ve bir ELP, YES, Genesis ve IQ gibi
grupların izinden gitmiştir. Bu çerçevede müzik yapan topluluğun kadrosu
kalburüstü müzisyenlerden oluşuyor. Vokalist Bret Douglas’ın sesi Peter
Gabriel ve John Wetton sentezi diyebileceğimiz bir yapıya sahip.
Davulcu Jeff Brockmann ise progressive dünyasında saygı gören bir isim
olmakla birlikte caz ve fusion öğelerini bestelerde zengin bir şekilde
kullanıyor. Gitarist Alec Fuhrman bazen kendinden beklenmedik derecede
gitar sololarda ön plana çıkmaya çalışıyor ve bu özelliğiyle standart
bir gitarist görüntüsü çiziyor. Ama bu albümdeki bazı bestelerde çok uç
sayabileceğimiz soloları da mevcut. Rock gitar formunu progressive
bestelere çok iyi adapte etmiş ve gitarının soundu genel olarak iyi.
Grubun en önemli müzisyeni diyebileceğim ismi ise Mark Robertson. Direkt
olarak ELP’nin Keith Emerson’undan etkilenen bu müzisyen Cairo’nun
müziğinde çok önemli bir yer teşkil ediyor. Kullandığı Grand piyano ve
Hammond org ise kendisinin karakteristik özelliğinin bir parçası ve bu
enstrümanlarla özdeşleşmiş adeta. Robertson bırakın son birkaç seneyi
son 20 yılın en büyük klavyecilerinden bir tanesidir. Gerektiğinde
Vitalij Kuprij kadar hızlı, Keith Emerson kadar teknik, Jordan Rudess
kadar yeniliklere açık ve Chris Ingles kadar da duygusal olabiliyor.
İşte bu özelliklerin hepsini bir bünyede taşıyan bu müthiş müzisyen
“Conflict And Dreams” albümünü neredeyse tek başına sırtlamış götürüyor.
Albümdeki bestelerin org ve keyboard ağırlıklı olması gitarları biraz
domine etmiş gibi duruyor fakat Robertson o kadar yerinde ve zekice
tınlıyor ki org ve klavye sizi hiç rahatsız etmiyor.
10 dakikalık epik bir şarkı olan “Angels And Rage” ile açılan
albümde Bret Douglas’ın güçlü vokalleriyle beraber Mark Robertson’un
aykırı tarzı ile karşılaşıyoruz. Teknik açıdan kusuruz olan bu şarkı bir
sonraki “Corridors” adlı şarkıya çok iyi hazırlıyor. Yine Mark
Robertson’un Keith Emerson stili klavye oyunlarıyla açılan bu şarkı
dehşet melodik yapısı ve tekniğiyle kulakları şenlendirecek bir yapıya
sahip. Karizmatik ve kendinden emin vokallerle birlikte bu şarkı albümün
en iyi çalışmalarından da birisi. 17 dakikalık “Western Desert” kök
progressive müziğin en iyi örneklerinden birisi. Rock altyapısı üzerinde
caz geçişleri ve arada sırada fusion’a da uğraması sonucunda çok
komplike bir beste yaratılmış. Alec Fuhrman’ın arıza gitar soloları, bas
gitardaki Jamie Browne’ın dolu dolu tekniği sonucunda 17 dakikada
progressive müziğin en iyi örneklerinden birisi sergilenmiş. “Then You
Were Gone” ve 16 dakikalık “Valley Of The Shadow” şarkıları ise direkt
Mark Robertson’ın ezici üstünlüğüyle oluşturulan çalışmalardır. Yani
dinleyin ve siz karar verin. Bugün Jordan Rudess, Derek Sherinian gibi
klavyeciler insanların dilinden düşmüyor ama biz burada bas bas
bağırıyoruz bu adam bir müthiş, harika, deli, çılgın evet evet dediğim
gibi dinleyin siz karar verin.
“Conflict And Dreams” Hammond org soloların ve synthesizer
dokunuşlarının cirit attığı, kök progressive müziğin en iyi
örneklerinden birisinin sergilendiği, zaman zaman klasik müzik, caz,
fusion semalarına uğrandığı, rock altyapılı, teknik ve deyim yerindeyse
“manyak bir albüm”. Robertson sen insan değilsin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder