20 ALBÜMDE PROGRESSIVE ROCK
Bu yazıda pek
bilinmeyen grupları ele alacağız fakat bu müziğin başlamasına sebep olan
ve dinlenilmesi elzem olan topluluklar ve albümler vardır onları da
açıklamazsak taşlar yerli yerine oturmayabilir. Bir sonraki sayıda yer
alacak onlarca grup şimdi yazacağımız gruplar ve albümlerden çok
etkilenmiş, zaman zaman onların açtığı yoldan ilerlemiş ve müziklerini
geliştirmişlerdir. Şimdi ise bu topluluk ve onların çıkardığı klasiklere
bir göz atalım ve yine yinelemekte sakınca görmüyorum ki bu albümleri
dinlemeden diğer sayfalarda yer alan toplulukları dinlemeyin. İlk önce
işin ustalarını bilmek ve sonrasında devam etmek gerekir.
1 – PINK FLOYD – A Saucerful of Secrets (1968) : Bir ruhsal karmaşanın yarattığı psychedelic progressive rock albümü. Bu albümün önemi çok büyüktür. Çünkü Syd Barrett
gibi bir şahsiyetin beyninin içerisinde oluşan bu nadide eser ileri
dönemlerde ortaya çıkarılmış çoğu psychedelic albümün temelini atmıştır.
Dinlenilmezse büyük bir eksiklik yaratacak ve Barrett’in dumanlı
ortamlarda geçirdiği ve üretimlerde bulunduğu anları anlayamayacaksınız.
2 – YES – Close to the Edge (1972) : 1971 yılı “Fragile” albümü
ile bunu ortaklaşa tavsiye etmekten başka çare yok. Steve Howe’u Chris
Squire’ı Bill Bruford’u ve Rick Wakeman’ıyla YES 70’lerin en şaşalı
yıllarına damgasını bu albümle vurmuştur. Jon Anderson’un farklı sesi de
o dönemde çok tutulmuş ve grubun başarılı olmasındaki en büyük
etkenlerden birisi olarak düşünülmüştür. Senfonik Rock deyince ilk adres olmalıdır. YES bu, dinlememek olmaz.
3 – KING CRIMSON – In the Court of the Crimson King (1969) :
“'21st Century Schizoid Man”i ve “Epitaph”ıyla kusursuz bir başyapıt.
Progressive Rock listelerinde çoktan en üstleri ele geçirmiş bu albüm
gitar dehası Robert Fripp ve arkadaşlarının beyninden çıkma o
klasik sound ile müzik dünyasına koskoca bir imza atıp gitmiştir. Albüm
kapağı ile zaten ilgi çeken bu çalışma her yönü ile klasikleşmiş durumda
ve arkadan gelen birçok grubu da yoğun bir şekilde etkiliyor.
4 – PINK FLOYD – The Dark Side of the Moon (1973) : Syd Barrett’in ardından gruba gelen David Gilmour’un kalbinin Roger Waters’ın
beyni ile beraber yarattığı bu efsane albüm Rick Wright’ın klavye
soundu ile en yükseklere çıkıyor ve zamanının ötesinde her zaman güncel
kalabilecek bir yapı da barındırıyordu. “The Dark Side of the Moon” hala
deli gibi satılıyor, eğer bu efsane albüm bir şekilde unutulduğu
takdirde sağlam ayaklardan birisi de artık olmayacaktır. Bu albümden
sonra gelen “Wish You Were Here”, “Animals” ve “The Wall” kaydını
unutmamak gerekir.
5 – EMERSON LAKE & PALMER – Brain Salad Surgery (1973) : Bu topluluğun “Tarkus”
albümü de köşe taşlarından birisidir ama “Brain Salad Surgery” her
anlamda biraz daha ön planda. Gerek müzikalitesiyle olsun gerek düşünsel
açıdan duruşu ile olsun senfonik progressive rock denildiğinde akla
gelecek ilk albümlerden birisidir. Keith Emerson’u Carl Palmer’ı ve Greg
Lake’i mutlaka tanımalı ve bilmelisiniz yoksa bu efsane müzisyenler
yüzünden çarpılma olanağınızda yüksek. “Brain Salad Surgery”. Sadece
kapağına bakın ve müziği düşünün.
6 – JETHRO TULL – Thick As A Brick (1972) : Tarih 1972 ve
Progressive Folk yılları. Jethro Tull bu işin öncülerinden birisidir ve
öyle bir yol açmıştır ki ardından gelen yüzlerce topluluk onların
izinden gitmiş ve başarılı olmuştur. Biri 22 diğeri ise 21 dakika süren
epik folk besteleri yüzünden bu albüm bir klasik olmuştur. Ian
Anderson’un şiirsel flütleri de bunun yanında cabası. Fairport Convention ile akrabalık bağları bulunan bu efsane topluluk hala iyi işler yapmaya devam ediyor.
7 – GENESIS – Selling England By The Pound (1973) : Genesis progressive rock denilince ilk dönemleri hemen akla gelmelidir. “Foxtrot”, “Nursery Cryme”
ve özellikle bu albüm sayesinde büyük bir kapı açılmış ve arkalarında
yüzlerce topluluk onları takip etmiş ve Genesis klonu sayılabilecek
topluluklar doğurmuştur. Neo-Progressive ilk önce nereden doğdu? Hangi
grup yüzünden bu akım meydana geldi cevabı ise Genesis’te saklıdır.
Buyurun! Steve Hackett, Tony Banks, Phil Collins, Peter Gabriel ve Mike Rutherford. Bu isimlerin hepsi birer değerdir.
8 – VAN dER GRAAF GENERATOR – Pawn Hearts (1971) : Peter Hammill ve David Jackson
öncülüğünde gelişmiş kendine özgü bir müzik yapan efsane topluluk.
Peter Hammill’in kendine özgü vokalleri ve hem alto hem de tenor
saksafonu aynı anda çalabilen bir David Jackson. Bu albümün çok önemli
olmasının sebebi Van der Graaf Generator’un altın yıllarına denk gelmesi
ve progressive müziğin daha da fazla gelişmesine neden olmasıdır.
70’lerdeki her albümü detaylı olarak incelenmesi ve takip edilmesi
gereken çok önemli bir topluluktur Van der Graaf Generator. Kuantum
Fiziği ile ilgilenenler ve bu konuya merak salanlar için biçilmez
kaftandır bu topluluk.
9 – RUSH – 2112 (1976) : Kanadalı bu efsane topluluk hard rock ve
progressive rock arası müzikleriyle 70’lere sıkı bir şekilde damgasını
vurmuştur. Ayn Rand’ın bir kitabından etkilenipte ortaya çıkardıkları bu albüm artık bir klasik sayılmaktadır. Geddy Lee, Alex Lifeson ve bir davul profesörü olan Neil Peart
sayesinde progressive müziğe güçlü bir imza atmışlar ardından gelen
yüzlerce progressive rock ve progressive metal gruplarını derinden
etkilemişlerdir. Bu albümle birlikte “Moving Pictures” ve “Hemispheres”
mutlak suretle dinlenmelidir. Sound nasıl yaratılır sorusunun cevabını
ise her ne kadar eleştirilse de “Test For Echo” ve “Snakes & Arrows” albümlerinde bulabilirsiniz.
10 – CAMEL – Mirage (1974) : Kısaca senfonik rock’ın başyapıtlarından birisidir. Andy Latimer
progressive rock gitar’da bir markadır ve onun tınılarını dinlemeden ne
bir sonraki dönem gruplarına geçmelisiniz ne de o grupları tanımaya
çalışmalısınız. Latimer’ın öncülüğünde gelişen Camel müziği bugün en uç
progressive metal gruplarında bile etkisi görülebiliyor. Müzik
1970’lerde yapılmıştır savının en büyük kanıtlarından birisi de bu
albümdür. “Lady Fantasy” ve “Nimrodel” bölümlerine detaylı olarak
bakmalı ve sindirilmelidir. Tıpkı “Mirage” gibi “The Snow Goose” ve
“Moonmadness” iyidir ama son dönem çalışmalarına baktığınızda “Harbour of Tears” ile karşılaşmak bir bünye için olumsuz sonuçlar doğurabilir, Latimer’ın gitarıyla hüzüne dalar “Rajaz” albümüyle ise uzaklara dalıp gidersiniz.
11 – ELOY – Ocean (1977) : Atlantis’in doğuşunu yükselişini ve batışını anlatan büyük albümlerden birisi. “Poseidon’s Creations”
–aslında çok daha uzun bir ismi vardır- en iyi açılışa sahip
albümlerden birisidir, çünkü atmosferik yapısı ile sizi başka dünyaya
sokar. Buradaki atmosferik bas ve klavye melodilerinden etkilenmemek
için duygusuz olmak gerekir. Eloy psychedelic progressive rock tarzının
sınırlarını çizmiş çok önemli bir topluluktur. Frank Bornemann
önderliğinde müzik yapan Eloy 70’lerde German Rock furyasında fırtına
gibi esmiştir. Dinleyiciler onları senfonik etkili ve atmosfer yaratmada
kusuruz sayılabilecek bir albüm olan “Dawn”ı yaratan grup olarakta tanırlar.
12 - GENTLE GIANT – Octopus (1972) : Gentle Giant bu listedeki
çoğu grup gibi İngiliz. Bu durum da ister istemez öncü olmayı da
gerektiriyor. Tabii bunun için bazı niteliklerin de var olması lazım
özgünlük gibi. Gentle Giant aşırı karmaşık müzik yapısı ile kendine özgü
olmayı başarabilmiş ve efsaneler kategorisine haklı olarak
yerleşmiştir. Rock ve caz müziğini koral bir yapıyla birleştirmek Gentle
Giant’ın alanına giriyor ve “Octopus” klasiği de bunun en güzel
örneklerinden birisi. Bu topluluk olmasaydı progressive müziğin birçok
topluluğunu bile dinleyemeyecektik. Echolyn gibi… Onlar da önemli!
13 - TANGERINE DREAM – Ricochet (1975) : Almanya’nın Kraftwerk
ile birlikte elektronik müzikteki öncü topluluklarından birisi hatta en
önemlisi. Bu konser kaydı atmosferik müziğin dönüm noktalarından
birisine işaret eder. 17 ve 21 dakikalık “Ricochet” bölümleri sayesinde
elektronik müzik çağ atlar. Edgar Froese, Peter Bauman ve Christoph Franke’nin
bulunduğu bu konser albümü dışında “Electronic Meditation”, ve yine bir
dönüm noktası olan “Phaedra”, “Rubycon”, “Stratosfear” ve “Cyclone”
albümlerini iyice dinlemeli ve müziğin derinliğine inmelisiniz. Bu grubu
ancak böyle anlayabilirsiniz.
14 – AMON DÜÜL II – Phallus Dei (1969) : 1960’larda komünal olarak yaşayan politik
gruplardan en iyisi sayılabilecek derecede güçlü ve şahsiyetli bir
isimdir Amon Düül II. Bilinen üç Amon Düül vardır fakat “II”.si en büyük
patlamayı gerçekleştirmiş ve krautrock’ta bir marka olabilmiştir.
Krautrock topluluklarına bakın çoğu bu topluluktan etkilenmiş “Phallus
Dei” ise bir kilometre taşı albümlerden birisi olmuştur. Org,
synthesizer, tamborin ve perküsyonları çok zekice müziklerine
yerleştirmişler ve ortaya böylesine kült bir albüm çıkmıştır.
15 - CAN – Ege Bamyası (1972) : Krautrock’ın dolayısıyla progressive rock müziğin öncü gruplarından birisi. Efsane kişilik basçı müzisyen Holger Czukay ve klavyeci Irmin Schmidt
isimlerini bir yere kazımak ve akıllardan hiç çıkarmamak gerekiyor.
Amon Düül II gibi bu toplulukta politik takılmış ve zamanının komünal
örgütlenmelerine destek vermiştir. Müziklerinde doğaçlama ön planda
olduğu ve birçok tarzı beraberinde icra ettikleri için müzikleri kolayca
kategorize edilemez ama bazı kaynaklarda krautrock olarak geçtiği de
doğrudur. “Ege Bamyası” ilk dinlendiğinde anlaşılamayan ve defalarca
dinlediğiniz zaman bile anlamayacağınız ilginç albümlerden bir tanesi.
Öncü ve klasikleşmiş ve defalarca onun gibisi yapılmaya çalışılmış.
16 - HAWKWIND – Warrior on the Edge of Time (1975) : Psychedelic Space Rock’ın
İngiltere’deki efsane temsilcisidir. Almanya’da Eloy ne ise
İngiltere’de de Hawkwind odur ve bu durum space müziğin daha da
gelişmesine neden olmuş her iki taraftan da bombardımana uğratılan
70’ler dünyası onlar sayesinde birçok grubun kurulmasına neden olmuştur.
2000’lerin progressive rock dünyasında da etkileri çok rahat
gözlemlenecek olan bu durum sonucunda Hawkwind’in ne kadar da önemli bir
topluluk olduğunu gözler önüne seriyor. Kadrosunda Motörhead’in Lemmy’sinin de bulunduğu bu grubun “Warrior on the Edge of Time” albümü topluluğun en iyi ve en önemli çalışmasıdır.
17 – KRAFTWERK – Tone Float / Organization (1969) : Krautrock ve
elektronik müziğin yaratıcılarından sayılan efsanevi Alman topluluğudur.
Bu albüm ise onların en başarılı yönü olan sentez kurmayı ve öncü
olmayı gösteriyor. Basil Hammoudi’nin perküsyonları, Florian Schneider’in
flütleri ve neticesinde org melodileriyle açığa çıkan efsanevi bir
çalışma. Progressive müziğin elektronika ile buluşmalarını seviyorsanız
bu grubu ve bu albümü derinlemesine dinlemelisiniz.
18 – ALAN PARSONS PROJECT – Tales of Mystery and Imagination
(1976) : Alan Parsons progressive ve elektronik müzikte bir markadır.
Senfonik Rock olarakta çok büyük işlere imza atan bu müzisyen Pink Floyd’a dahi ses mühendisliği yapmış yeteneğini konuşturmuştur. Edgar Allan Poe
hikâyelerinden esinlenip yaptığı bu albüm hem kendisinin ilk çalışması
hem de müzik tarihinin en başarılı albümlerinden birisi sayılıyor. “I
Robot” ve “Eye In The Sky” gibi çalışmalarına da bir kulak atmanız
gerekmektedir.
19 - FAIRPORT CONVENTION – What We Did On Hour Holidays (1969) :
İngilizlerin progressive folk alanındaki en büyük isimlerinden Fairport
Convention müziklerinde kendi folk müziklerinden başka Amerikan folk ve
blues müziğini de kaynaştırmasını iyi bilir. Strawbs üyesi rahmetli Sandy Denny’nin
de kadrosunda bulunduğu bu topluluğun 70’lerde çıkrdığı her albüm belli
bir kalitenin üstündedir ama “What We Did On Hour Holidays” ile müziğe
koskoca bir imza atmışlardır. Her yönüyle klasikleşmiş olan bu albümde
“Fotheringay” bir başkadır.
20 – MARILLION – Misplaced Childhood (1985) : Genesis, Camel gibi toplulukların 80’li yıllardaki o soundu Marillion’un da kurulmasıyla neo-progressive
gibi bir tarzın doğmasına yol açmıştı ve Marillion’un “Misplaced
Childhood” albümü bu bağlamda tüm zamanların en iyi neo-prog klasiği
olmuştu. Marillion’un üçüncü albümü olan “Misplaced Childhood” ilk
albümden beri getirdiği hüzünlü bir hikâyenin de son zamanlarını
anlatıyordu. “Kayleigh” ve bir hüzün timsali olan “Lavender” bu albümden çıkan en ünlü şarkılar oldu.
• Yukarıda saydığımız gruplar ve albümler dışında progressive rock’a
çok büyük katkı sağlamış bazı isimleri de yazmadan edemeyeceğim. Bu
topluluklar ve isimler ise öncelikle Frank Zappa, Mahavishnu
Orchestra, Weather Report, Santana, Jean-Luc Ponty, Miles Davis, Brian
Auger, Stanley Clarke, Al Di Meola, John McLaughlin, Pat Metheny, Pekka
Pohjola, Joe Zawinul ve Allan Holdsworth. Bu isimlerin hepsi
caz müziğine yıllarını vermiş büyük müzisyenlerdir ve progressive
müziğe direkt ilk elden etkiyi yaparlar. Bunun için önemlilerdir. Bir
progressive rock dinleyicisiyseniz bu isimlerin müziğini de tanımak
gereklidir.
* siyahbeyaz ve progtürk sitelerinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder