FRONTIER FOLK NEBRASKA
Pearls
Frontier Folk Nebraska
Onlar Kentucky ve Ohio’nın
kesiştiği sınır bölgesi Cincinnati taraflarından geliyorlar. “Nebraska” isminin de Bruce Springsteen’in
albümünden geldiğini düşünmekle birlikte bu yeni topluluğun folk müzik tanımı
içerisinde önemli bir yerde olduğunu da belirtmek gerekir. 2007 yılında
çıkardıkları “The Devil’s Tree” çalışması kendilerinin indie americana tarzında yetkin sayılabileceğinin
bir kanıtıydı. Bu çalışmada daha köklere yakın, daha geleneksel bir folk
anlayışı sergileyen topluluk, bir sonraki “Pearls” albümünde daha yenilikçi ve
daha geniş bir müzik ziyafeti sunuyor bizlere. Ryan Adams, Elliott Smith, Bruce
Springsteen, The Byrds ve Gram Parsons gibi isimlerin müziklerinden etkilerle
günümüzün lo-fi anlayışını indie kisvesi altında zekice birleştiriyorlar. Bu
elit folk anlayışının oluşturduğu müzikal yapıda sorunumuz pek yok. Ancak bu
topluluğun müziklerinde kullandığı banjo gibi bir folk enstrümanın varlığı
bestelerine nüfuz ettiğinde müzikal yapı bir anda gelenekselleşip bizi
şaşırtabiliyor. Bu durum bazı dinleyicilerin pek hoşuna gitmeyebilir. Bunların
dışında albümün açılış şarkısı “City Lights” ile güzel yolculuklara merhaba
diyoruz. Klasik rock riflerinin cirit attığı bu şarkının akabinde “Open Chords”
gibi “Pile Of Ashes” ve “Rummage Sale” gibi insanın duygularını darmadağın çalışmalar da yok değil. Yeni bir grup
olmasına rağmen besteleriyle ön plana çıkmak isteyen, Amerika’nın kıyıda köşede
kalmış, değerli ve ruhani topluluklarından birisi Frontier Folk Nebraska.
MIRANDA LEE RICHARDS
Light of X
Nettwerk
Miranda’nın bu hissiyatlı
şarkıları dokunacaksa bize, buğulu pencerelerden izleyeceksek yaşamı ve bir
anda kaybolacaksa ruhumuz derinliklerde kaybolsun. Günün en güzel ışığı gibi
doğuyor şarkıları, uzak yollardan, bir yerlerden sesleniyor gibi… Çok değil,
2000’li yılların başlangıcında daha ilk albümü “The Herethereafter” ile
kendisini kanıtlamıştı Miranda. Yer yer melankolik folk, bazen hareketli pop ve
trip hop ritimleriyle bezeli şarkılarla mest etmişti. Son albümü “Light of X”
ise tamamiyle melankolik folk eserlerinden oluşan üstün bir yapıt. Bazen
Pentangle gibi İngiliz folk müziğine göz kırpan şarkıları, bazense Joni
Mitchell’ın “River”ına öykünen besteleriyle ve albümün sound kalitesiyle ilgi
çekiyor. Ama benim en çok üzerinde durduğum düşünce ise bu albümün ruh ikizinin
Glen Hansard ve Marketa Irglova’nın ortaya çıkardığı “Once” soundtrack’i
olduğudur. Tamamiyle aynı duyguların hissedildiği ve o inceliğin yaşatılıp
melankolik bir dünyanın resmedildiği albümler bunlar. Albümün ilk çalışması
“Breathless”de bu etki çok fazla belli oluyor. Yavaş tempolu, piyano’nun ön
planda olduğu hafiften country gitar tonlarının bulunduğu enfes bir çalışma.
“Life Boat”, “Savorin’ Your Smile”, “Early November” ve “Pictures Of You” gibi
besteler şu zamanda herhangi bir melankolik folk albümünde bile bulamayacağınız
derecede kaliteliler. Psychedelic folk müziğin atmosfer yaratımındaki öğeleri
bu albümün her yerine sinmiş durumda ve belki de Miranda Lee Richards stilize
edilmiş bir çalışmayla seslenmekte bize. Yol albümleri kategorisine direkt
olarak sokulması içten bile değil.
GREAT LAKE SWIMMERS
Lost Channels
Nettwerk
Indie folk’un Kanadalı göl
şairlerinin iki sene arayla ortaya çıkardığı “Lost Channels” bizi pek mutlu etti.
Bir önceki “Ongiara”nın mirasından yiyor”, “müziklerinde pek bir yenilik yok”
gibi düşünceleri bir kenara bıraktıktan sonra diyoruz ki bu senenin eli yüzü
düzgün kayıtlarından birisi ile karşı karşıyayız. Kendi adlarını taşıyan ilk
albümü ve sonrasında gelen “Bodies and Minds” adlı çalışmalarıyla indie-folk
dünyasının saygı gören toplulukları arasına adlarını yazdırmışlardı. Grup “Ongiara”yı
takip eden “Lost Channels” albümünün muhteviyatında pek radikal değişikler
barındırmasa da beste bazında yine mükemmel bir işe imza attıkları bir gerçek.
Bu tarz toplulukların müzikleri öyle çok derin farklılıklar içermez, ayaklarını
bastıkları folk kültürünün tutuculuğu üzerinde sadece küçük oynama
yapabilirler. “Lost Channels”ın bu anlamda diğer albümlerden pek bir farkı yok.
Sadece “Palmistry”, “She Comes To Me In Dreams” ve “Still” adlı çalışmalardaki
heyecan ve dinamiklik dikkat çekmekte. “The Chorus In The Underground” ve
“Pulling On A Line”daki yaylı-banjo birlikteliği ile desteklenen americana
etkileri bu çalışmada ön planda gözükürken, “Everything Is Moving So Fast”de
ise Kanadalı kaliteli pop rock sanatçılarından Serena Ryder’ın ismini görüyoruz.
Grup yine her daim kendi dünyalarında var olan sorunlardan yakınıyor. Vokalist
Tony Dekker yine huzur dolu vokalleriyle kapımızı çalıyor. Neil Young’ın
“Harvest” dönemini hatırlattığını belirtip Iron & Wine, Mark Kozelek ve
Bonnie Prince Billy ile bir şekilde buluştuysanız bu indie-folk türküleri size
hiç yabancı gelmeyecektir.
*bant dergi'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder