“Kayıp sahillerdeki mutluluk ve hüzün yansımaları…”
Okkervil River bugünün Indie-folk grupları içerisinde çok özel bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Müzikal açılımlarının çok geniş olmasından dolayı onların müziğini tek bir tarza endeksleyemiyorsunuz. Müziklerini ilk başta geniş bir çerçeveye oturtamamanız bir negatif nokta olarak görülmemeli; aksine bu onları farklı kılmakla kalmıyor, neşeli, hüzünlü ve sofistike yapısıyla bu grubu yaşıyorsunuz adeta. Grubun şarkı sözü yazarı Will Sheff, şarkı sözlerinde oluşturduğu bir dizi metaforlarla sizi etkisi altına alabiliyor, tıpkı Steinbeck tasvirleri veya Robert Frost şiirleri okuyormuş gibi aynı ciddilikte şarkı sözlerini dikkatle inceliyorsunuz. Will Sheff’in ağlak vokalleriyle beraber müzikal olarak Bright Eyes belki de en çok yakınlaştıkları topluluk sayılabilirken, grup içerisinden Sheff’in ve Jonathan Meiburg’un beraber kurduğu diğer oluşum Shearwater’da yakınlaştıkları diğer bir isim olarak gözükmekte...
Müzikle edebiyatın buluştuğu anlar öylesine değerli oluyor
ki, melodiler içerisinde ya da bir cümlenin anlam derinliğinde bir kelimeye
takılıp kalmak bile insanın hayal dünyasını aralıyor ve imgesel anlamda
genişletebiliyor. Adı Tatyana Tolstaya’nın St. Petersburg’da geçen hikâyesinde bir
nehir ismi olan Okkervil River’ın –tabii bu isimde karar kılana kadar kelime
üzerinde çok uğraşmışlar.- her açıdan edebiyat ile içli dışlı olduğunu grubun
müziğinin içine derinlemesine dalarak anlayabiliyoruz. Indie-folk rock
kulvarında İzlanda’nın ve dolayısıyla Avrupa’nın karşısında Amerika’nın,
özellikle Austin Teksas’ın büyük bir gücü olduğu kesin. Indie kültürü
içerisinde sadece folk’un değil diğer elektronik temelli deneysel gruplarında
Austin şehrinden çıkması, orasını bir anlamda çok değerli kılıyor. Mesela
Explosions In The Sky, Peel, What Made Milwaukee Famous, Experimental Aircraft
ve Paul Newman gibi Austin band’lerin yanında folk kulvarında da Okkervil
River’ın ismini son zamanlarda çok duymamız bu düşünceyi destekliyor.
2000 yılındaki “Stars Too Small to Use”u saymazsak çıkışı ilk albümü
“Don’t Fall In Love With Everyone You See” ile gerçekleştiren Okkervil River’ın
bu albümünde Bob Dylan dokunuşlu “Kansas City”den tutun bir bluegrass klasiği
bile sayılabilecek “Westfall”a kadar uzanan akustik sevişmelere tanık
olunabilir. 2003 albümü “Down the River of Golden Dreams” ile başarısını devam
ettiren grup Sheff’in hazırladığı çok farklı illüstrasyonlu albüm kapaklarıyla
da dikkatleri üzerlerine çekiyordu. “Black Sheep Boys” indie-folk kulvarında
kendilerini kabul ettirdikleri albüm sayılırken bu çalışmada yer alan “In A
Radio Song” bir hüzün hikâyesi olarak dinleyicileri etkiledi. 2007 tarihli “The
Stage Names” ise Okkervil River tarihinde en başarılı albüm oldu ve “Our Life
Is Not a Movie or Maybe” ile şeytanın bacağını kırdılar. Bu albümdeki
şarkılarda eski porno aktristi Shannon Wilsey’e, şair John Berryman’a ve The
Beach Boys’a gönderme yapmaktan da geri kalmadılar. Şimdi de bugünlerde “The
Stand Ins” ile geri döndüler ve şarkılar her zamankinden daha canlı ve daha
mutlu, tıpkı “Lost Coatliness” gibi… Ve her zamanki gibi bu albümde indie rock
plak şirketi “Jagjaguwar”dan çıktı, tıpkı öncekiler gibi… Takipte kalınız!
*bant dergisinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder