BAŞLANGIÇLAR…
Yazının başlangıcında
1960’larda ilk tohumlarının ekildiğini belirttiğimiz progressive rock’ın
öncelikle blues rock ve folk rock türleriyle harmanlanan psychedelic
rock ile ilişkisini göz ardı etmememiz gerekir. 1960’larda en yetkin
ürünlerini veren Cream, The Nice ve The Byrds gibi toplulukların oluşturduğu karakteristik müzik ile mükemmel ötesi müzik yapan Amerikalı GRATEFUL DEAD ve İngiliz The Beatles
topluluğunun o dönem yaratılan çoğu müzik türlerini etkilediği de
doğrudur. Psychedelic rock’ın muhteviyatındaki blues esintileri, gitar
efektleri ve deneysel dediğimiz doğaçlama formlarına yakın oluşu da bir
anlamda bu duruma etki eden diğer bir faktördür. Progressive rock ise bu
etkilerden nasibini o yıllarda bir şekilde almış olup The Beatles’ın
çok önemli bir hamle göstererek progressive rock’a bir köprü
oluşturduğunu da dile getirebiliriz. The Beatles’ın “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band”(1967) albümü psychedelic yapısıyla ilk progressive rock örneği olduğunu bize gösterir.
Bu düşünceyi sağlam müzik eleştirmenleri de kabul ederler.
Albümün o kadar görkemli olmasının sebebi de müzikle resim yapıldığının
ilk örneği olmasından ve şiirsel yapısıyla herkese hitap eden bir yönü
olduğundandır. İlk konsept albüm(kimileri bunu kabul etmez.) özelliği de
taşıyan bu çalışmada o güne kadar ki rock müzikte pek kullanılmayan
mellotron da “Strawberry Fields Forever” adlı bestede
kullanılmıştır. Bu çok önemli bir bilgidir ve bu sayede de albümün neden
progressive sınırlar içerisinde gezindiğinin de bir anlamda açıklaması
olur. İlk olarak İngiltere’de yeşeren progressive rock tavrına zaman
içerisinde İngiliz grupları damgasını vurur. Pink Floyd, YES, ELP,
Jethro Tull, Genesis, King Crimson, Renaissance, Pentangle, Camel, The
Moody Blues, Caravan, Hawkwind, Gentle Giant ve Van der Graaf Generator gibi topluluklar dışında Almanya’dan Eloy, Amon Düül I-II, Tangerine Dream, Kraftwerk, NEU!, Faust ve Can, Kanada’dan Rush, İtalya’dan Premiata Forneria Marconi, Banco del Mutuo Succorso, Fransa’dan Magma, İsveç’ten Kaipa, Samla Mammas Manna ve Finlandiya’dan Wigwam ise progressive rock tavrının majör örnekleri olarak sayılır.
Tabi 60’ların sonunda ve 70’li yılların başlarında
kurulmuş ve albüm yayınlamış o kadar çok topluluk var ki bunlar sadece
yukarıda saydığım gruplar kadar etki bırakamamıştır. Biz sadece en çok
bilinen isimleri saydık. Bu topluluklar progressive rock janrı
içerisinde kendi aralarında alt türlere ayrılır. Bu alt türlerin nasıl
oluştuğu da bu grupların müziklerindeki stillere bağlıdır. Bir topluluk
birçok alt türe girebilir, bunun sebebi de müzikal etkileşimlere girdiği
müzik tarzlarına bağlı oluşuyla açıklanabilir. Ama bir topluluk genel
olarak bir alt türün bütün stillerini müziklerinde barındırdığı için o
alt türe girer.
Müzikleri böylesine sınıflandırmak
ve kesin olarak bir isim koymak aslında doğru mudur tartışılabilir ama
çok geniş çerçevede ele alırsak, progressive rock gibi sonu belli
olmayan, her noktası değişik yerlere çıkan koskoca bir dünya içerisinde
yer alan farklı ülkelerin farklı yaşam tarzları ve özellikleri olması
gibi bir mantığa oturtulabilir. Gerçekten de bu müzikte kimi grubun
sınırları daha geniştir ve kültürleri farklıdır, kimi topluluğun ise
daha dar ve daha küçüktür. Caz ve folk müziklerden oldukça etkilenmiş
bir rock grubu için progressive rock janrı içerisinde “bu grup sadece rock yapıyor”
şeklinde bir cümle sarfedilmesi onun yetersiz bir şekilde
anlamlandırılmasıdır. Bunun için belirli sınırlar konmuştur. Bu sınırlar
belki bugünün bazı müzik yazarlarınca daha da dallandırıp
budaklandırılmaktadır (crossover, eclectic v.b gibi) bu da yanlıştır.
Ama müziği böylesine geniş bir çerçevede işleyen bir tavrın da yerlerine
doğru oturtulması için ayakları yere basan bazı kategorilere ihtiyaç
duyulmaktadır: Prog folk, neo-prog, zeuhl, psychedelic space rock, canterbury progressive rock v.b. gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder