4 Ekim 2008 günü akşamı ülkemiz bir büyük konsere daha tanıklık etti. Bu yıl gerçekleşen konserler arasında bu etkinliğin anlamı çok büyüktü. S.O.S. İstanbul başlığı altında gerçekleşen bu konseri İKSV ve Pozitif işbirliğinde izledik ve Virgin Radio'da bu etkinliğe sponsor desteği ile katkıda bulundu. S.O.S. İstanbul çok çeşitli sivil toplum kuruluşlarını bir araya toplayan, İstanbul'un değişimi için ışıkları yakmayı amaçlayan bir etkinlik olarak tarihe geçti. Bu anlamlı geceye Ayyuka, Mor ve Ötesi ve Spiritualized ile birlikte dünyanın en büyük gruplarından birisi olan R.E.M. damgasını vurdu.
R.E.M. 1980'li yıllarda Athens
Georgia'da yeşeren ve günümüzün modern rock müziğinin temellerini atmış bir
topluluk. O yıllarda oluşturduğu "Murmur", "Reconstruction of
the Fables", "Lifes Rich Pageant" ve "Document" gibi
albümlerle hem müzik piyasasına canlılık kazandırmış hem de dünyada sonradan
kurulacak olan modern rock topluluklarını da derinden etkileyerek bir anlamda
önemli bir görev üstlenmiştir. Hoş, kendileri bu düşünceyi pek kabul etmese de
bugünkü modern rock topluluklarında R.E.M.'den büyük izler duyabiliyoruz. 90'lı
yıllarda da R.E.M.'in gelişmesi sürmüş, "Green", "Out Of
Time" ve müzik dünyasının en önemli albümlerinden birisi olan
"Automatic For The People" ile daha büyük kitlelere
seslenebilmişlerdir. Ülkemizde ise "Out Of Time"ın çıkışı ve "Losing
My Religion" şarkısı ile bir çok dinleyiciyi etkisi altına alabilmiş bir
gruptur.
90'lı yılların sonuyla birlikte grubun çıkardığı farklı yapıdaki
albümlerle eskisi gibi yoğun dinlenmediğini gözlemleyebiliyoruz.
"Monster", "Up" ve "Reveal" gibi birbirinden
bağımsız çalışmaların grubun ne denli geniş ve açık yönlerden seslendiğini,
bununla birlikte davulcu Bill Berry'nin gruptan ayrılıp kendisini çiftçiliğe
vererek grubun diğer kalanlarını duygusal ve müzikal yönden etkilediğini de
"Up" albümüyle anlayabiliyoruz. Son olarak bu sene içerisinde bize
"Accelerate" albümü ile seslenen R.E.M. geçmişe dönmüş gibi gözükse
de aslında bu albümün bir özlemin ürünü olduğunu düşünüyorum. Michael Stipe'ın
yazdığı enteresan sözler, ve yine grubun Stipe'ın yazdığı sözlerden dolayı
maruz kaldıkları politik-aktivist tavrıyla birlikte R.E.M.'in bize ulaştırdığı
hisler çok derin ve vazgeçilmez. R.E.M. bu duygularla birlikte çok samimi ve
duygusal bir portre çiziyor bizlere, bunun için onlar hiç değişmediler ve
değişmeyecekler. Ve bunu İstanbul konserinde çok iyi anladık. R.E.M. ile
karşılaştık.
R.E.M. ZAMANI
R.E.M. ülkemize "Automatic
For The People" sonrası gelseydi herşey daha farklı olabilirdi.
"Accelerate" sonrası çıktığı dünya turnesinde grup her konserinde
birbirinden farklı şarkı listeleriyle seyircinin karşısına çıkarak eski
şarkılarından da demetler sunuyordu. Ülkemiz dinleyicisinin R.E.M.'e karşı ne
çok yakından ne de çok uzaktan sergilediği tavrı bu konserde çok iyi gördük.
Michael Stipe'ın hareketli yaklaşımı, Peter Buck'ın o "cool"
görüntüsü ve grubun sevimli basçısı Mike Mills'in sempatik tavırları seyirciyi
pek etkilemedi. "Automatic For The People" sonrası ülkemizde
dinleyiciler açısından R.E.M.'e karşı sempatik tavırlar oluştu. Ülkemizde bu
tavrı zamanla kaybeden R.E.M. dinleyicilerle zamanla arası açılmış gözüktü, bu
duygu konserde o kadar belliydi ki yaşları belirli bir düzeye ulaşmış
dinleyicilerin dışında şarkılara katılımı pek göremedik. Çok genç yaşlardaki
dinleyiciler ise grubun sadece "Losing My Religion", "The One I
Love", "Imitation of Life" ve "Drive" gibi
şarkılarından haberdardı.
Bu duygularla R.E.M. konsere çoğu konserdeki gibi
"Accelerate" albümün giriş şarkısı "Living Well Is The Best
Revenge" ile başladı. Michael Stipe'ın kıvır kıvır hareketli görüntüsü ve
şarkının "rock" yapısı seyirciyi ilk başlarda tavladı ama devamı
gelmedi maalesef... Sırada Dublin konserindeki gibi "So Fast, So
Numb" vardı ve bu şarkı da R.E.M.'in "rock" yapısını gözler önüne
seriyordu. "Monster"
albümünün giriş çalışması "What's The Frequency Kenneth?" şarkısından
Stipe daha sonra çok uzaklardan geldiklerini belirterek ülkesinin politik
açıdan bir değişim geçirdiğini ve bundan memnun olduklarını dile getirdi. Stipe
dinleyiciye "İstanbul seyircisinin yeni albümümüze verdiği tepkileri merak
ediyoruz" diye haykırması da bir sınavın başlangıcıydı. Eleştirel
sözleriyle "Accelerate" albümünden "Man-Sized Wreath"
sınavı iyi atlatamadığımızın kanıtıydı. Dinleyici pek eşlik edemedi, daha
doğrusu seyirci bu şarkıdan bihaberdi, ama bazı R.E.M. dinleyicilerinin de
şarkıyı sahiplendiğini gözlemledik. Ardından "Automatic For The
People" albümün liriksel açıdan en sert şarkısı "Ignoreland"ı
yeniden seslendirdiler. Bu şarkı Reagan hükümetine bir eleştiri niteliğindeydi ve
Stipe şarkı içerisinde bazı kelimeleri daha da vurgulayarak kendi hükümetlerine
karşı bir tavır sergilediler. R.E.M. seçimlerde Demokrat Parti adayı Barack
Obama'yı destekliyor ve bunun için Bruce Springsteen, John Mellencamp ve Pearl
Jam gibi aktif bir şekilde çalışıp konserler veriyor.
MIKE
MILLS'İN KOVBOY ŞAPKASI
R.E.M.'in konserde seslendirdiğin
en ilginç şarkıysa "Documant" albümünün politik tavırlı şarkısı
"Disturbance at the Heron House"du. Eski R.E.M. dinleyicileri bu
şarkının çalınmasına inanamadılar ve gerçektende R.E.M. bu şarkıyı çok az
konserde seslendiriyordu. Arkasından "Hollow Man" ve "Man On The
Moon"soundtrack'inde yer alan, konserlerinin vazgeçilmez şarkısı "The
Great Beyond" ile devam ettiler. Stipe çok hareketli olduğundan en önde
duran izleyiciyi iyice tavlıyordu ama gelgelelim çok soğuk duran Peter Buck ve
ara ara hareketlenen Mike Mills ise seyirci ile pek ilgilenmiyordu. Bunun tek
sebebi dinleyici olmalıydı, çünkü şarkılara pek ilgi gösterilmiyordu. "New
Adventures In Hi-Fi" albümün duygusal çalışması "Electrolite"
kalabalığın bir anda hareketlenmesini sağladı. Bunun ardından yine çok az
konserde seslendirdikleri "Sweetness Follows" gecenin durgun bölümlerinden
birisiydi. "Bad Day" ve "Horse The Water"la biraz
hareketlenilse bile bunun devamı gelmedi. Mike Mills konserin başından beri
taktığı kovboy şapkasını hiç çıkarmadı ve güneyliliğini orada da gösterdi.
Mike
Mills R.E.M.'in görünüş olarak en sempatik elemanı ve çoğu R.E.M. albümlerinde
Stipe dışında bazı şarkılarda vokallerde kendisi yer alıyor. Konserin devamında
da 84 tarihli R.E.M. albümü "Reckoning"in sevimli yol şarkısı
"(Don't Go Back To) Rockville"de de Stipe'dan vokali devraldı ve
tıpkı Dublin konserindeki gibi seyirciyi coşturdu. "Reveal" albümün
ağır yapıdaki şarkılarından birisi olan "She Just Wants To Be"den
sonra R.E.M.'i kitlelere tanıtan en önemli şarkılardan birisi olan "The
One I Love" bizi çok hareketlendirdi. Sonrasında ise en özel R.E.M.
şarkılarından birisi olan ve dinlenilmesi çok beklenen "Fall on Me"
bizi mest etmeye yetti. Mike Mills'in piyanonun başına geçmesiyle
"Nightswimming" fırtınası yaşandı ve çok duygusal anların yaşanmasına
sebep oldu. Ardından Stipe'ın Kurt Cobain'e ithaf ettiği "Let Me In"
şarkısı da çoğu R.E.M. dinleyicisinin özel anlar geçirmesini sağladı. Artık her
R.E.M. konserinin daimi şarkısı "I'm Gonna Dj" ve "Near Wild
Heaven" ve "Losing My Religion" kırması "Imitation Of
Life" ise ellerin havaya kalkmasına neden oldu.
"Green"
albümünün iyi şarkılarından "Orange Crush" ve son
"Accelerate"in ilk single çalışması "Supernatural
Superserious"la konserin artık son zamanlarına yaklaşır olduğunun
habercisi gibiydi. "Losing My Religion" gecenin tepe noktasıydı ve
hemen hemen herkes şarkıya eşlik etti. Konserin neredeyse sonuna geliyordu ki
"Up" albümünün en bilinen çalışmalarından olan "Walk
Unafraid", Greenpeace için yaptıkları "It's The End Of The World As
We Know It (I Feel Fine)" ve gecenin son çalışması "Man On The
Moon" o günkü ışıklı, denizli, boğaz görüntülü geceye noktayı koydu. Ünlü
komedyen Andy Kaufman için yaptıkları bu şarkı gecenin belki de beklenen ikinci
çalışmasıydı. Gönül isterdi ki "Everybody Hurts", "Near Wild
Heaven", müthiş yol şarkısı "Cuyahoga", "The Sidewinder
Sleeps Tonite" ve "The Wrong Child" gibi klasiklerini de
dinleyebilseydik keşke ama bu kadarı da bize yeter diyerek evlerimizin yolunu
tuttuk. S.O.S. İstanbul kapsamında bu bir başlangıçtı ve R.E.M. gibi bir gruba
tanıklık ettik, ne olur ne olmaz bir bakarsınız bu etkinlik devam ederse
organizatörler bir Pearl Jam için harekete geçebilirler, bunu da çok istiyoruz.
*siyahbeyaz dergisinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder