THE EYE
Roadrunner Records
Jeanne Dibasson, Madeleine Bavent ve diğerleri.
Bazen hayatınızda en çok dinlediğiniz albümün tanıtımını onun hakkında yazmak istediklerinizi yazmaya çalışırken afallıyorsunuz, ne yazacağınızı bilemiyorsunuz. Herkesin bir çocukluk kahramanı olur ya, işte King Diamond benim için o kadar değerliydi.
O zamanlar kasetlerin çoğu Raks marka kasetlere basılırdı ve koyu tonlardaki bu kaset de, albümün kapağı ile oldukça uyumluydu. Aylarca kasetçalardan çıkmadı. Her şarkısının sözlerini ezberlemiştim. Okuduğum Stephen King, V.C. Andrews ve Dean R. Koontz kitaplarının yanına yerleştirirdim kaseti, çünkü “The Eye” dinlerken, şarkılar duymaktan çok, bir hikâye, bir roman okuyor gibi olurdum. Onun sesi sıradan bir vokalistin yaptıkları yanında bana öyle farklı tınılar verirdi ki, o yıllarda bu vokali nasıl yaptığını bilemezdim, hâlâ da çözememişimdir zaten. King Diamond, “The Eye” albümünü dinlerken bana bir şeyler anlatıyordu. İngilizce bilmememe rağmen şarkı sözlerini ezberleyip dururdum, ancak bu albüm bana ciddi ciddi bir şeyler anlatıyordu. Albüm kapağının içerisinde de çarmıha gerilmiş bir insan yakılıyordu ve onun gerçek hikâyesini çok sonradan öğrenecektim. “The Eye” benim bağlandığım, hiç kopamadığım, şu zamanlarda bile açıp defalarca dinlediğim, benim için bir fenomendir. Daha da ileriye gidersem, kült olabilmiş ve melodilerine aşık olduğum yegâne albümlerden birisi konumunda duruyor. Şu zamanki bilgilerimle yazıyorum ki, bana göre King Diamond diskografisinin en özellikli, en sıra dışı tarafında durmakta…
King Diamond’ın King Diamond olarak çıkardığı 5. albümdü “The Eye”. Bu
albümden önce “Fatal Portrait”, efsane kategorisine sürüklenmiş
“Abigail”, kapağıyla bana o evden gel gel diye haykıran “Them” ve
oldukça iyi övgüler alan “Conspiracy” sonrasında “The Eye” ile
gerçekleştirdiği o gerçekçi konsept “The Eye”ı çok nitelikli bir yere
yerleştiriyor. Bunların hepsi kült albümlerdir, fakat “The Eye”ın o
büyüleyici yönü bir şeye işaret ediyordu, o da şuydu: heavy metalin
gerçekliği. Yıllarca bu albümde King’in neler anlattığını merak ettim.
Araştırdıkça albümdeki gizemi çözmeye başladım ve bu beni Fransa’nın
kuzeyine dek götürdü, hem de Ortaçağ zamanlarına… Ta manastır, cadılar,
şeytan, büyücülük ve engizisyon mahkemelerine kadar gittim. İşte o zaman
anladım kaset kapağının içindeki o korkunç görüntüyü.
KONSEPT
Çarmıha gerilirken boynunda takılı olan göz biçimindeki kolye yere düşer ve bu kolyeyi albümdeki şarkıda da (Two Little Girls) yer alan iki küçük kız bulur. Kolyeyi bulan kızlardan birisi cadının yakıldığı yerde ateşler söndükten sonra kolyenin içindeki cadı gözüne bakar ve çok korkar. Bir rahip tarafından tecavüze uğrayıp manastıra kapatılan 18 yaşındaki Madeleine Bavent ise rahip Pierre David’in oyununa gelir ve kendisinin en vahşi düşlerini açıklatır ona. Madeleine ise “göz”ü boynuna takar ve manastırın yolunu tutar.
Pierre David’in ölümünden sonra yerine Mathurin Picard geçer ve soğuk zindanlarda iniltiler içinde Madeleine Bavent’e tecavüz eder. Rahip Picard’ın ise kutsal ayinler, seksüel istekler ve şeytani işler yüzünden psikolojisi bozulur ve Picard delirir. 1642 yılında ise ömür boyu hapse mahkûm olur. Bütün bu olanlar ve karmaşık ilişkiler yüzünden Madeleine Bavent bile aklını yitirir ve daha sonra hapishanede ölür. “The Eye” adlı bu göz biçimindeki kolye, lanetli olduğu ve aynı zamanda takanı güçlü kıldığı ve zamanı geriye götürdüğü için takan kişiye bir anlamda cadı suçlamalarında bulunduruyordu.
MÜZİKAL YAPILAR
King Diamond her şeyden önce bir hikâye anlatıcısı, usta bir yazar, usta bir vokalisttir ve heavy metal müziğinin üstadı konumundadır. Bugüne kadar birçok topluluk ve isim dinlemişimdir, ama King Diamond kadar işine sıkı sıkıya bağlı ve kusursuz yapıtlar çıkartan birisine daha rastlamadım kendi tarzında. “The Eye” ise bu bağlamda bu düşüncemi daha da sağlam şekilde yerine yerleştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder