15 Ocak 2013 Salı

Clive Nolan - Röportaj

Neo-Progressive Rock grubu Arena'nın klavyecisi Clive Nolan ile yaptığım bir röportaj.


-         Merhaba Clive. Öncelikle klasik sorulardan röportaja başlamak istiyorum.
-         Selam. Tabiî ki soruları en iyi şekilde cevaplamaya çalışacağım.

-         Piyano ve klavyeli çalgılara olan ilgin erken yaşlarda başladı. Progressive Rock müziğine ilgin ne zaman oluştu ve etkilendiğin isimler kimler?
-         Annem ve babam piyano öğretmenleriydi ve dolayısıyla bu enstrümanı çalmam benim için doğal bir şeydi. Bu da rahatça klavye çalmamı sağladı. Klasik müzik eğitimim vardı fakat 18 yaşlarındayken -çok geç- rock müziğine yöneldim. Gittim kendime rastgele bir albüm aldım, - yalnızca albümün ön kapak resmini beğendim diye- o albüm ise Genesis’in “Seconds Out” adlı albümüydü. Gerçektende çok hoşuma gitmişti o albüm. Kate Bush’un yanı sıra Peter Gabriel’in de benim üstümde çok büyük bir etkisi vardır.

-         Pendragon’da da çalıyorsunuz. Geçmişte yer aldığınız projeleriniz nelerdir?
-         Pendragon’dan önce Sleepwalker adında beş yıllık bir serüveni olan bir grupla çaldım fakat hiçbir aşama kaydedemedik.  Pendragon çalıştığım ilk imzalı gruptu. Ayrıca The Cast isminde bir pop rock grubu da kurmuştum.

-         Strangers On A Train’in devamı neden gelmedi?
-         Aslında şimdi üçüncü Strangers albümü üzerinde çalışıyoruz. Müziğin çoğunu dokuz yıl önce yazmıştım ama bu projeyi ilerletme fırsatını bir türlü yakalayamamıştık. Bu sene bu projeye geri dönmeye karar verdim ve bütün eski dosyaları ve materyali çıkardım. Şimdi müziği yeniden yapıyorum. Bu albümü kaydedip gelecek yıl piyasaya sürmeyi planlıyorum.

-         Dan Swanö ile Nightingale projesinde çalışmak nasıldı?
-         Onunla çalışmak hoştu. Ben yalnızca lirikleri yazdım ve bunun büyük bölümünü de tek başıma yaptım. Dan bana birkaç tane lirik gerektiğini ve genel düşüncenin ne olduğunu söyledi ve bende ona göre yaptım.

-         Arjen Lucassen hakkında düşüncelerin?
-         O harika bir müzisyen. Bu albümde çalışmak oldukça zevkliydi. Umarım yeniden beraber çalışırız.

-         Karl Groom nasıl bir müzisyen ve Threshold’un müziğini nasıl değerlendirirsin?
-         Karl bir müzisyen olarak gerçekten üst düzeyde. Thin Ice stüdyosunun ortak sahibiyiz ve yıllardır birlikte çalışıyoruz. Threshold ise muhteşem bir grup.

-         Oliver Wakeman’ın “Jabberwocky” albümünde olduğu gibi tekrardan sizi böyle projelerde görebilir miyiz?
-         Umarım görürsünüz. Oliver ile beraber üçüncü bir albüm çıkartma planımız var ama maalesef bunu gerçekleştirme için yeterli derecede maddi kaynak yok. Ama umarım ileride bunu gerçekleştirebiliriz.

-         Marillion ile benzer yönünüz olduğunu düşünüyor musunuz? Marillion dinleyen insanlar Arena’yı da sevebiliyorlar.
-         Aslında artık Marillion ile pek de benzer yönümüz kaldığını sanmam. Mick Pointer gerçekte       Marillion’un kurucularındandı ve bu grupla olan etkileşim belki de ilk albümlerde vardı ama zamanla müzikal anlamda ilerlediğimiz için yollar ayrıldı. Yine de Marillion hayranları bizim müziğimizi beğeniyorlarsa bundan mutluluk duyarız.

-        “The Visitor” albümündeki konsept için aslen nelerden etkilendiniz?
-         The Visitor, Arena için önemli bir albüm. Bence gerçek kimliğimizi bulduğumuz CD buydu. Bu konsept bir göl kenarında yaptığım bir gezi neticesinde ortaya çıktı. Göl donmuştu ve buzun üzerinde kayak yapan biri vardı.

-         Vokalist Paul Wrightson neden ayrıldı?
-         Maalesef “The Visitor” turnesinde kişilik çatışması yaşandı ve bunun izleri de kolaylıkla silinecek türden değildi. Aslında Paul ve ben çok iyi geçiniriz ve onunla da hala çok sık görüşüyoruz. O şimdi Ironheart adında bir metal grubunda vokalistlik yapıyor. Onu ara sıra bazı vokalleri yapması için stüdyoya çağırıyorum.

-         Herhangi bir yazar veya şairden etkilendin mi? Kuvvetli lirikleri yazmak için ilhamların neler?
-         Aslında nelerden etkilendiğimi tam olarak bilmiyorum. Beni etkileyen şeyler aslında daha çok filmler ya da fotoğraflar. İmgeler ve farklı atmosferler. Kaynak kitaplara bir tutkum var ve bir yerlere yakıştırabileceğim küçük gerçekler ve figürleri severim. Ayrıca İncil imgeler ve düşünceler bulmak için harikulade bir eserdir.

-         “The Butterfly Man” liriklerini oluştururken neler düşündün?
-         Bir milyon ruh toplamakla lanetlenmiş bir adam/bir yaratık hakkında bir rüya gördüm. Bu rakama ulaşamadan uyuyamıyordu ve o kelebek adamdı.

-         “Contagion” konsept albümmüş gibi duruyor. Sizce böyle albümler yapmanın zor yanları neler?
-         “Contagion” gerçekte konsept bir albüm…oldukça konsept! Aslında genel olarak “The Visitor”den bile daha konsept. Bu albümde müziğin takip ettiği bir hikâye anlatılıyor. İşin zor yanı yapıda. Her şarkıdaki yapıyı teker teker ele almak yerine bütün albümü büyük bir parça olarak düşünmek gerekiyor. Yani temalar ve motifler yapıyı oluşturmak için dikkatle incelenmeli ve aralarında bağlantı kurulmalı.

-         Enchant, The Flower Kings, Echolyn grupları hakkında neler söylersin ve son dönem prog rock grupları arasındaki etkileşim için söyleyeceklerin?
-         Hepsi tarzlarına göre saygı gören çok kaliteli topluluklar. Dürüst olmak gerekirse progressive rock dinlemeye pek de düşkün değilim. Vakit buldukça başka şeyler dinliyorum. Bunlar: Coldplay, Tool, Peter Gabriel ve Opera. Gruplar arasındaki etkileşim iyi bir şey olabilir ve belki birbirilerini etkileyebilirler.

-         “Pepper’s Ghost” için söyleyeceklerin?
-         Yeni albümün adı bu. Bu çalışma ortaya çıkmadan yaptığımız tanıtımlara bakılırsa oldukça büyük bir ilgi göreceğinden eminim. Ben bunu Arena’nın yeniden keşfedilişi olarak görüyorum. İnsanların bizi yeni bir bakış açısından görmesinin zamanı geldi. Gelecek yıl grubumuzun onuncu yıl dönümü olacak ve uzun bir turneye çıkmayı düşünüyoruz.

-         Vakit ayırdığın için teşekkürler.
-         Önemli değil yeniden görüşmek üzere…

2005@rockstation'da yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder