10 Ocak 2013 Perşembe

Radiohead - OK Computer



RADIOHEAD – OK Computer
Antibiyotikler.


            Makaralarımızı geriye sarıp şöyle bir geçmişe gidiyoruz. 1990’lı yıllar sonuna doğru başkan Tony Blair’in yarattığı negatif söylemler sonucunda gelinmiş olan açmaz politik yaklaşımlar sayesinde, toplumun katmanları arasında yaşanan çaresizlik, ümitsizlik ve hayata dair karamsar portrenin bir anlamda nereden kaynaklandığı apaçık görülüyordu. Kapitalizmin getirdiği ruhsuz yaşantılar sonucunda insanlar bir ruh gibi ortalıkta dolanmakta ve daha da önemlisi gitgide mekanikleşmekteydi. Bu sürecin sonucunda da insan duygusuzlaşıyor ve yaşamını saati saatine uydurmakta bir sakınca görmüyordu. Bütün bunların bir zincirin halkası gibi geliştiği noktada tüketim toplumuna dönüşen insanlık,  yozlaşmanın, makineleşmenin panoramasını sundu. Sanatçıya düşen görev de bunları dile getirmekti. Umutsuzlukları açıklamak, kendi dünyasından portrelerle bunları süslemek ve gerçeği haykırmaktır. 1970’lerde yaşamış ve hayattayken görmediği ünü, öldükten sonra gören İngiliz folk sanatçısı Nick Drake’de şarkılarında kendi iç dünyasından seslenişlerde bulunarak bütün insanlığa evrensel katkılarda bulunmuştu ve bu aslında yaşarken onu önemsemeyen kişiliklere karşı verilen bir cezaydı belki de, belki de sessiz bir haykırıştı bu. Aynı toplumun yarattığı Thom Yorke gerçeği ise bambaşka bir serüvendir. Oxford’dan çıkma kimliğiyle Yorke’un başarılı şarkı yazarları içerisinde yer almasının sebebi yukarıda bahsettiğimiz negatif durumların dile getirilmesinde önemli bir rol oynamasıdır. Nick Drake sessiz karakter yansımasıyla aslında bir şeyleri dile getirirken Yorke ise kendinden emin adımlarla bazı yerlerde düşüncelerini sert bir şekilde dile getirerek müzik dünyasında saygın bir yer edinmiştir.

          Oxford’lu 5 gencin kurduğu Radiohead ismi Talking Heads’in 1986 albümünde bulunan “Radio Head” adlı şarkıdan alınmaktaydı ve İngiliz müzik medyası alternatif müziğin adını koyarken bu sefer çok zorlanmamıştı. Neyin alternatifiydi bu? U2 ve R.E.M.’in açtığı çok önemli bu yolda emin adımlarla ilerlemek Radiohead’a nasip olmuştu o yıllarda ve müzikte bir anlamda devrim yaratacaklardı. 1990’lı yıllarda alternatif rock adına çok önemli kayıtlar meydana getirilmişti. Spiritualized, The Verve, Björk, Oasis, Supergrass, Portishead, Photek, Arab Strap, Blur, Pulp ve o dönemlerde Yorke’un çokça ilgisini çektiği Aphex Twin ortaya çıkardığı kayıtlarla dinleyicileri esir altına almıştı. Hiç kuşkusuz ki 1993 yılında çıkan ilk Radiohead albümünde yer alan “Creep” onlardan çok daha başarılı sayılmıştı ki bir sonraki albüm “The Bends” ile bunu ikiye katlamasını bildiler. “Fake Plastic Trees”- sonradan Marillion tarafından yeniden yorumlanacaktı.- “High And Dry, “Sulk” gibi başarılı şarkılar vardı.

     Thom Yorke İngiliz müziğinin neredeyse başını çektiği bir grubun üyesiydi ve politik söylemleri, ülkesinin eleştirilecek insanlarına karşı devamlı lafı olan bir sanatçıydı. “Street Spirit (Fade Out)” ile umutsuz bir portre çizerek o dönem ki gençliğin başlarını ayaklarının arasına almasını ve hayata karşı haykırmasını sağladılar. Çok güçlü bir şarkıydı ve insanlığa “Bu makine, bu makine iletişim kuramayacak içinde olduğum nesille.” Diyerek kendi içinde bulunduğu durumu tasvir ediyordu. Bu şarkı giderek yok olmanın hikâyesiydi.

        Kendileri için her şey bitmemiş daha yeni başlıyordu. “The Bends” ile çıta epeyce yükselmiş ama bir sonraki durakta Radiohead kendi noktasını kendisi koyacaktı ve “OK Computer” adındaki bu çalışma ile sadece o günlerde değil 2000’lerde ve daha sonraki yıllarda da hem dinleyiciler hem de müzisyenler tarafından sahiplenilecekti. “OK Computer”,Radiohead için bir “ara” albümdü. Rock altyapısının üstüne gerçekleştirilen melodik düzenlemeler o yıllarda Radiohead’in tercih ettiği bir yoldu ve “OK Computer” bu yolun son halkası görünümündeydi. Radiohead’in bir diğer önemli addedilen konusu da seçtiği prodüktör seçimiydi ki İngiliz kayıt prodüktörü arkadaşları Nigel Godrich ile yıllarca beraber çalışacaklardı ve bu albüm onlar için yepyeni bir başlangıç oldu. Bir devrimin başlangıcıydı bu, “OK Computer”ın.

         Radiohead üyelerinin her birisi bütünlüğü temsil etmekteydi ve içlerinden gitarist Jonny Greenwood’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Greenwood sonradan kendini ele veren gitaristlerden, deneysel ve tür sentezlemesi açısından kusursuz sayılabilecek derecede yetenekli ve çalışkandır. Zaten Yorke ile fikirsel açıdan da uzlaşmaları sonucunda son derece deneysel ama gitar odaklı, şiirsel ama aynı zamanda sert söylemleri de olan “OK Computer”ı yarattılar. O dönemde çok dinlenen Brit Pop gruplarının aksine bu albüm oldukça karamsar, içe dönük, insana yalnızlığı hatırlatan ve izole edilmiş karakterleri hissettiren bir müzikal kimlik çiziyordu. Albümün müzikal temasının bazı yaklaşımları Alman krautrock’ından beslenip onunla da kalmıyor onlardan da etkileniyordu.

       Holger Czukay ve Irmin Schmidt’in başını çektiği Alman avant-garde-krautrock akımının en önemlilerinden sayılan CAN topluluğu o dönemde Thom Yorke’un ilgilendiği isimlerinden başında geliyordu ve albümde yer alan bazı deneysel süslemeler hep onların etkisinde yer almıştır. “OK Computer”ın liriksel kimliği ise Yorke’un içe dönük sözlerinden oluşmaktaydı ancak tüketim toplumunun küçük bir katmanı olan “yuppie” kültürüne de eleştiri atmaktan geri durmuyordu. Bunun yanında modern yaşamın getirdiği zorluklar, küreselleşme, teknolojinin ve bilgisayar zamanının dünyaya etkisinden de çokça söz ederler şarkılarında. “OK Computer” bir konsept albüm değildir ancak zamanına göre yenilikçi, çığır açıcı bir çalışmaydı ve müzik dünyasına bu kadar etki eden bir albüme 1990’lı yıllarda çok zor rastlardınız.

           Thom Yorke için gelen bir posta üzerinde üzerinde yer alan “an airbag saved my life” gibi bir cümleden etkilenerek yazdığı “Airbag” şarkısı ile başlar bu albüm. Greenwood’un gitarlarıyla Phil Selway’ın ritmik davul atraksiyon birlikteliği mükemmeldir. Şarkının son 1 dakikasında gitar üzerindeki deneysel yaklaşımlar bizi krautrock'daki gitarlarla yapılmış fikirleri anımsatıyor.

   “Paranoid Android” ise albümden çıkan en iyi çalışmalardan bir tanesi. Yorke bu şarkıyı “Otostopçu’nun Galaksi Rehberi”ndeki robottan etkilenerek yapması ve şarkı sözlerinin içeriğinde “yuppie” kültürüne sağlam yerinden çakması da olağandı. “İşte böyle efendim. Terk ediyorsun. Bir domuz postunun gıdıklaması gibi. Yıkıntı ve çığlıklar. Yuppie’lerin işbirlikçileri. Panik ve kusmuk.”

   “Subterranean Homesick Alien”ın ilk girişindeki gitar tonlamaları çok farklı anlar yaşatabiliyor dinleyiciyle. Böyle uzay boşluğunda gibi kendinizi kaybedebiliyorsunuz. Kesinlikle albümün en iyilerindendir. “Yukarı bak, uzaylılar. O yaratıkların hepsi ruhlarını kilitler hep. Kendi içini oyar ve sırlarını korurlar. Demektedir Yorke şarkıda.
 “Exit Music(For A Film)”, “OK Computer”ın en sağlam ve içe dönük-karamsar şarkılarındandır. Bir kendinden kaçış şarkısıdır bu kolay anlatılamayan. İçe dönük demiştik ya! Şöyle sessiz bir gecede deniz kıyısında yalnız dinlediğinizde gerçek ruhuna inersiniz şarkının. “Bir şarkı söyle bize, sımsıcak bir şarkı. Burası o kadar soğuk, o kadar soğuk ki. Kalpsiz bir kahkaha atabilirsiniz. Umarız kurallarınız ve bilgeliğiniz boğar sizleri. Şimdi sonsuz sessizlikte yalnızız. Diyor Yorke.

    İşte Radiohead bu sebeple büyüktür. “Let Down” ise dümdüz yapısıyla tek bir melodi üzerinden giden ve albümün parıldayan şarkılarından. “Karma Police” o dönemde yine gençlerin dilinden düşürmediği bir şarkıydı ve bugün bile etkisini kaybetmeden dinlenebiliyor. “Fitter Happier” ise daha önce bahsettiğimiz “yuppie” kültürüne bir eleştiri niteliğinde ve arkadaki konuşmalar ünlü fizikçi Stephen Hawking’e aittir. Bu konuşma bir insanın hayata adapte etme çabalarının anlatımıdır aslında ve planlı yaşamanın getirdiği duygusuz, saati saatine uyan bir robot gibi yaşayan insanların çığlığıdır bu. Amerikan kültürünün bir parçası olan “para kazan, ye, iç, mutlu yaşa” egzersizlerinin ve monoton yaşayan insanoğlunu ironik bir biçimde anlatır. “Daha uyumlu, daha sağlıklı ve daha üretken. Antibiyotikler verilip kafese kapatılmış bir domuz gibi.

      “OK Computer”ın en sert bestesi “Electroneering”, kişinin kendi beyninin yarattığı korkularla ilişkili olan “Climbing up the Walls”, bir güvenlik görevlisi’nin yaşadıklarını anlattığı “No Surprises” ve Bosna Savaşı’nda ölen çocuklara destek amacıyla kaydettikleri ve o dönemde çıkan “HELP”  adlı albümde de yer alan “Lucky” adlı şarkılar bu büyük albümü sırtlamıştır.

    “OK Computer”ın niye müzik dünyasında bu kadar başarılı olduğunu anlamak için o dönemi iyice bir hatmetmek ve o dönemde çıkan albümler arasında bu çalışmayı karşılaştırmak ve albümün liriksel deryasına inmek gerekiyor. “Climbing up the Walls”un sonlarına doğru Radiohead bu dünyanın karamsar bir portresini çizer ve haykırır. “En iyisi hep ışıklar kapalıykendir. Kafatasını aç, orada olacağım.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder