20 Ocak 2013 Pazar

Redemption - Snowfall On Judgment Day


Redemption - Snowfall On Judgment Day
Kıyamet gününde kar yağışı.
2009

       1990’ların başlarında Dream Theater ile başlayan progresif metal fırtınası zaman zaman “süper grup” fikirleriyle donatılıp dururken bu türde Amerika’nın ciddi üstünlüğü her hâlinden belli olmaktaydı. Dream Theater’ın “Images And Words” ile başlattığı bu yolda, kendi müziklerinde oluşturduğu geleneksel kalıpları kullanması, yani thrash metal etkisi, yoğun klavye pasajları ve virtüöziteye varan teknik müzikal yaklaşımlar sonucunda gelinen nokta tek bir şeyi gösteriyordu: öncü olmak. Zaman içerisinde Dream Theater bu geleneksel kalıpları bırakıp çok farklı nehirlere kendini atınca, geride kalanlar da bu eski fikirleri daha da genişletmek için canla başla çalışmaktalar.

       Şöyle baktığımızda önümüzde çok fazla örnek yok. Progresif metalde bir yandan Blotted Science, Canvas Solaris ve Degree Absolute gibi deneysel ve teknik müzik projeleri varken bir yandan da bu klasik fikirleri devam ettirmeye çalışan Vanden Plas, Threshold ve Shadow Gallery gibi gruplar mevcut. Amerika çıkışlı Redemption’ı da bu bağlamda klasik fikirleri sürdüren gruplar mertebesine dâhil edebiliriz. Redemption, grup elemanlarının Symphony X, Fates Warning, Prymary ve Balance Of Power gibi nitelikli topluluklardan oluştuğu bir “süper grup” projesi. Gitarist ve klavyeci Nicolas van Dyk’in patronu olduğu bu topluluk 2003 yılındaki kendi adlarını taşıyan ilk albümleriyle -Symphony X desteği ile- bir yerlere gelmeyi amaçlamıştı. Ardından 2005 yılındaki “The Fullness of Time”ın başarısı ve sonraki albüm olan “The Origins of Ruin” ile bunu devam ettirmesi sonucunda geldikleri nokta ise “Snowfall On Judgment Day”i gösteriyor.
Redemption’ın müziği hiçbir zaman teknik öğelerle çok fazla süslenmemiştir. Power metalden aldıkları bazı kalıpları “teknik-düz-teknik-düz” şeklinde beste içerisine adapte edip klavyelerle beraber kompleks öğelerle süslemeyi amaçlarlar. Bunun en güzel örneğini “The Fullness of Time” albümünde çok iyi görmüştük. “Snowfall On Judgment Day” albümünde de bu yapı aynen korunmakta, fakat bu sefer bunu daha da geliştirerek önümüze çok açık bir şekilde sundular. Vokalist Ray Alder’in müthiş performansı, gitaristlerin zaman zaman thrash metal etkilerini göz ardı etmeyip o kesik kesik rifleri kullanışı, yeni alınan klavyeci Greg Hoshariah’ın grubun sound’unu daha da çeşitlendirmesi bize bu albüm hakkında ipuçları sunuyor.

        Öncelikle bu albümün en dikkat çekici yanı ses kalitesi olmakla birlikte grubun önceki albümleri dikkatle dinlendiğinde bu konuda hep bir şeyler eksikmiş gibi görünmekteydi. Sonuç olarak bu sorunun bu albümle çözülmesi ve artı olarak bestelerin hepsinin deyim yerindeyse “yağ gibi akması”da çok önemli bir özellik ihtiva ediyor. Bu düşünceden hareketle “Snowfall On Judgment Day”in Vanden Plas’ın “Christ 0”sundan veya Dali’s Dilemma’nın “Manifesto For Futurism” şaheserinden hiçbir eksiği yok.

       İlk şarkı Peel’in güzelliğine dikkat çekerek buradaki gitar melodilerinin nakarat bölümlerindeki vokal melodilerine uyarlanması sonucunda klasik bir Redemption bestesi dinliyoruz. Davulcu Chris Quirarte’nin ritmik ve kompleks ataklarıyla birlikte gitar-klavye oyunlarının da albümün açılışındaki bu şarkıya çok yakıştığını düşünüyorum.

       İkinci şarkı Walls ise albümün gidişatındaki en iyi bestelerden olduğu, klavyelerin ve ritim gitarların birlikte çok iyi açılımlar sergilediği bir şarkı. Ray Alder’in vokal melodileri çok zekice yazılmış ve bu sayede de albüme çok rahat alışabiliyorsunuz. Leviathan Rising özellikle ritim gitarlarda power metal etkilerinin olduğu, klavyeci Greg Hoshariah’ın kendini bir nebze gösterdiği iyi bir çalışma olmuş.

     Ardından gelen Black And White World ise bu albümün en iyi bestesi olarak karşımıza çıkıyor. Bir Redemption sound’u ortaya çıkarıldıysa bunun en güzel örneğini yaşatıyor bu şarkı. Symphony X etkileri, Alder’in içten vokalleri ve klavyelerin klasik tonları bu besteyi daha da öncelikli bir konuma getirmiş.

      Dream Theater’dan James Labrie’ın konuk olduğu Another Day Dies, Hammond org tonlarının kullanıldığı Keep Breathing ve 11 dakikalık epik Love Kills Us All/Life in One Day ise albümün keskin şarkılarından üç tanesi.

      “Snowfall On Judgment Day” ile grup kariyerinin en başarılı albümlerinden birisine imzasını attı. “The Fullness of Time”ın sound’unun daha da geliştirildiği, çok tatmin edici gitar soloların bulunduğu, gruptaki bütün müzisyenlerin birbirleriyle uyumunun had safhada olduğu ve bu sebeple de başarının kaçınılmaz olarak sergilendiği, geçtiğimiz senenin en iyi albümlerinden birisiydi.
Ve evet, kapağı çok güzel, hem de çok!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder