7 Aralık 2012 Cuma

Progressive Rock - 14 (Amerika)

                                               AMERİKA’DA PROGRESSIVE ROCK
 Bu müziği dinleyenler arasındaki tartışmalardan birisidir “Amerika’dan progressive rock grubu mu çıkar? “Amerikalılar ne anlar bu müzikten? gibi düşünceler progressive rock sohbet ortamlarının vazgeçilmez konularındandır. Bir krautrock kökenli Alman progressive rock gruplarını dinleyene sorsanız gülüp geçebilir ya da “kapatın konuyu!” şeklinde bağırıp çağırabilir, ancak Amerikalı grupları da pek yabana atmamak gerek. Ne de olsa onların Jefferson Airplane’i Grateful Dead’i The Alman Brothers Band’i var öyle değil mi? Her ne kadar blues ile beslenen bir ülke olsa da gerek senfonik rock gerekse de deneysel tarzlarda oldukça isim yapmış grupları mevcuttur bu ülkenin. Caz ve türevlerinin de yorumlandığı birçok topluluğu da vardır. Bir krautrock ya da space rock tarzında Almanya kadar ya da senfonik rock tarzında İngiltere ve İtalya kadar yetkin olmayabilir ama en azından yeni dönem gruplardan çok kaliteli sayılabilecek isimler de vardır. Amerika’nın blues ile beslenmesi bu müziğin Amerika’daki gelişiminin önünü tıkamıştır. Klasik müzik ile Avrupa kadar içli dışlı olmaması, devamlı blues rock gruplarını çıkarmaları ve ayrıca southern rock gibi apayrı bir olayın yaratıcıları olmasından dolayı progressive müzik sadece caz ve enstrüman bazlı virtüözite sanatçılarının gelişimini sağlamıştır. Bir parantez daha açmak gerekirse progressive müziğin daha sert bir şekilde icra edildiği progressive metal gibi bir tarzın gelişmesinde de Amerika oldukça olumlu bir rol oynuyor. Post Rock, Indie Rock ve elektronika alanlarında da çok güçlü isimleri mevcuttur bu ülkenin; Tortoise ve Explosions Of The Sky gibi…


 Amerika’nın eski dönemden itibaren çıkardığı progressive rock icra eden isimlerine gelecek olursak kuşkusuz en bilinen toplulukları Kansas ve Happy The Man olmuştur. Pavlov’s Dog’u daha önce açıklamıştık. Kansas, senfonik rock besteleri ile bir döneme damgasını güçlü vururken “Song For America”, “Masque”, “Leftoverture” gibi albümler rock klasikleri arasına girmiştir. “Carry On Wayward Son” ve “Dust In The Wind” ise artık birçok dinleyicinin ezbere bildiği şarkılardan olmuştur.

 Happy The Man ise caz dokunuşlu müzikleri Genesis ve YES tarzındaki müzikleriyle 70’lerin başında olmasa bile 70’lerin sonuna doğru albüm çıkarmaya başlamış ve devamında iyi eserler vermiştir. İlk albümü “Happy The Man”, “Crafty Hands” ve “Beginnings” gibi şaşırtıcı çalışmaları mevcuttur. 2004 yılında ise “The Muse Awakens” ile geri dönmüşler ve çok güzel bir prog fusion eseri bırakmışlardır. Kansas etkili senfonik müzik yapan 1970’lerde kurulmuş bir grup da Ethos’tur. 75 yılı  “Ardour” albümüyle çok iyi çıkış yakalamışlar ve senfonik tarzda Amerika’dan iyi bir örnek olmuşlardır. 1980’lerin grubu Cartoon da öyledir. Bir dönem adından söz ettirip ortadan aniden yok olmuşlardır. 81 yılı aynı adlı albüm ve sonraki “Music From The Field” ile Zappaesk tarzı müzikleriyle iyi bir etki bırakmışlardır. Yine eskilerden gidilecek olursa bir H.P. Lovecraft vardır ki bu grup pek bilinmez. İsmini ünlü gotik yazar H.P. Lovecraft’dan alan grup 1960’larda kurulmuş Psychedelic müziğin temellerinin atılmasında büyük rol oynamıştır. Psychedelic Rock’ın progressive’e etki-geçiş aşamasında kilit görevi görmüşler ve bu sayede bir köprü olmuşlardır. Bir Jefferson Airplane gibi isimleri pek duyulmamıştır ama psychedelic rock denince H.P. Lovecraft bazı kült dinleyicilere göre bir marka sayılmıştır. 67 yılı aynı adlı ilk albüm ve sonraki “H.P. Lovecraft II” bu uğurda dikkat edilmesi gereken çalışmalardandır.

 Burada bir de Captain Beyond ismini zikretmek gereklidir. Vokallerinde Deep Purple’ın ilk vokalisti Rod Evans’ı göreceğimiz bu grubun müzikleri ise yine Deep Purple’daki gibi “heavy” öğeler taşıyor. Eski dönemlerden Pavlov’s Dog da Amerikalı bir topluluktur ve daha önceki sayfalarımızda detaylı olarak açıklamıştık kendilerini.

             Dixie Dregs ise caz fusion alanındaki en iyi isimlerden birisi sayılır. Steve Morse, Jerry Goodman, Dave LaRue gibi isimlerden oluşan grup Mahavishnu Orchestra’nın açtığı yolda ilerliyor ve hep bu tarz albümlerle karşımıza çıkıyor.  Avantgarde caz topluluğu Thinking Plague da bahsetmek istediğim bir diğer isim. 1980’leri birbirinden üstün çalışmalarla geçirmiş klasik müzik, caz gibi iki ana türü birbirine yaklaştırmıştır. Bu sayede de öncü gruplardan birisi olmuştur. 1980’lerin grubu olan Djam Karet ise bir diğer ismini duyurup, caz ve psychedelic etkili müziğiyle dikkat çekmiş grup. Progressive rock dinleyenler hangi taraftan olurlarsa olsunlar mutlaka kendilerini takdir eder ve severler.

 1980 döneminden pek bilinmeyen başka bir isim de Black Sun Ensemble’dır. Arizona’nın tozlu yollarında ayakta kalmayı başarabilmiş Amerikan psychedelic rock grubudur kendileri. Folk müzikle de ilgisi olan bu topluluğun 80 dönemi yani ilk çıktığı zamanlardaki müzikleri takip edilip dinlenmelidir. Sitar’ı müziklerinde çok kullanırlar ve bu o kadar güçlü bir ambiyans verir ki diğer albümlerini takip etmemek için kendisini zor tutarsınız. Bu grubun 2008 yılında çıkan albümü de nefistir. Canterbury Sound’un Amerika topraklarında yetişmiş, son yıllardaki en kaliteli isimlerinden biri de “Texas Dust” şarkısının yaratıcıları Echolyn’dir. Özellikle “As The World”, “Cowboy Poems Free” ve “Mei” çalışmalarıyla dikkati çekmiştir ve çekmeye de devam etmektedir. Gitarlarda yer alan Brett Kull –Amerika’nın önde gelen şarkı yazarlarındandır ayrıca- ve klavyedeki Christopher Buzby yıllarca elele vermiş “progressive americana” yönüyle ve yoğun Gentle Giant, Jethro Tull etkili müzikleriyle birçok dinleyiciyi de peşlerinden sürüklemekteler. 2012 yılında kendi adıyla piyasaya sürülen son albümüyle de Echolyn deyim yerindeyse hedefi tam onikiden vurmuştur.

 Doğaçlama müziği Amerikanın ilgilendiği diğer bir alan. Özellikle "jam" yani doğaçlama grupları bazı müzik topluluklarında progressive rock ile sentezlenip öyle veriliyor. Bunlara da "jam band" adı veriliyor. bu tarz gruplar ise müziklerinde country, folk, bluegrass, blues, progressive rock, psychedelic rock ve elektronik müziği başarıyla sentezleyip öyle sunarlar dinleyiciye. çok uzun şarkı yapıları vardır. Amerika'daki bu hareketin başlangıç grupları ise Grateful Dead ve sonradan gelen Phish olmuştur. Bu iki grupta deyim yerindeyse devasa müzikleriyle insanı hayrete düşürürler. Grateful Dead Jerry Garcia'nın önderliğinde gelişen bir topluluktur. Grateful Dead kimdir deseniz size Jerry Garcia ismini vereceklerdir. Ürettkileri şarkılar doğaçlamanın örneklerini teşkil eder. Bir diğer toplulukta Phish'tir. Amerikalı bu toplulukta Trey Anastasio ve Mike Gordon öncülüğünde yıllardır başarılı işler yapıyorlar ve dinleyicileri her zaman onları takip ediyor. Amerika'nın diğer önemli jam band grupları ise Little Feat, New Riders of the Purple Sage, Béla Fleck and the Flecktones, Blues Traveler, Dave Matthews Band, Medeski Martin & Wood, Widespread Panic, moe. ve  Umphrey's McGee'dir. Umphrey's McGee özellikle progressive rock'a da yakın durur.

Dumanlı ortamlarda yaşayan dumanı seven KAFA bir topluluk: P H I S H
 Yeni dönemlerden ise kuruluşu 1990’ların ortalarına kadar giden psychedelic space rock topluluğu Subarachnoid Space, Hawkwind etkili müzikleriyle ayakta kalmaya çalışan Amerikalı topluluklardan birisidir. “Endless Renovation” ve “Also Rising” gibi albümlerle eski soundları hatırlatan bir yapısı da vardır bu grubun. Bir diğer psychedelic space rock grubu da Architectural Metaphor’dur. Bu grubun Amerika’da ve başka ülkelerde dinleyicileri oldukça fazladır ve genellikle Hawkwind, Amon Düül II sevenler bu grubun takipçisi olmuşlardır. Aynı tarzdan ismini zikredebileceğim bir diğer yakın dönem topluluk ise Farflung’dur. Bu grupta eski dönem soundu müziklerinde kullanmaktadır. 2002 yılında Arabesque isimli toplulukta Camel ve YES etkilerini birleştirmiş detaylı bir caz soundu ile “Tales of Power” adlı albümü çıkarmıştır. Konsept yapıdaki bu eser zengin melodileriyle dikkati çeker.

           ELP’nin ve dolayısıyla Keith Emerson’un hastası diyebileceğim bir müzisyen olan Mark Robertson’un –kendisine yeni nesilin hammond org dâhisi de denmektedir.- grubu Cairo Amerika’da doğmuş ve birbirinden güzel üç albümle kariyerini noktalamıştır. Özellikle “Conflict And Dreams”in güzelliğine dikkat çekmek isterken albümde bulunan “Corridors” ve “Valley Of The Shadows” eserlerini hammond org sevenlere şiddetle tavsiye ederim. Bu tarz isimlerinde bir “etkileşim” grupları olduklarını belirtmek gerekir. Ya ELP ya Genesis ya da Jethro Tull gibi gruplardan yoğunlukla etkileşim alır ve böyle müzik yaparlar. 2011 Kasım ayında ise grubun vokalisti Bret Douglas maalesef hayatını kaybetmişti.
 Neo-Progressive Rock’ın en iyi isimlerinden birisi olan Iluvatar’da Genesis ve Marillion etkili topluluklardan birisi olmakla birlikte öncelikle “Children” ve “A Story Two Days Wide” gibi albümleri gayet kalitelidir. Bu grup müziğe yıllarca ara verdi fakat 2014 yılında "From The Silence" isimli albümüyle eski günlerinden bir şey kaybetmediğini gösterdiler. Eski tarz yeni albümde de sürüyor. Aylar sonra beklediğimize değecek bir albüm dinleyeceğimizden de şüphemiz yok.

 Tennessee diyarlarının senfonik rock grubu Glass Hammer da iyi albümler üreten isimlerden. Bazen senfonik bazen folk çalışmalarla karşımıza gelen bu topluluk Fred Schendel ve Steve Babb öncülüğünde yıllardır kaliteli işlere imza atıyor. “Chronometree”, “Shadowlands” ve “The Inconsolable Secret” adlı albümleriyle çıtayı epey yükselten grup Jon Anderson’un (YES) konuk olduğu “Culture of Ascent” adlı konsept albümüyle yine adından söz ettirdi. Son yıllarda yaptıkları "If" ve "Cor Cordium" gibi konsept albümlerle dinleyiciden tam not aldılar. Yeni vokalistleri Jon Davison ile yeni denizlere yelken açan topluluk 2012 yılı yeni albümü "Perilous" ile yine "Cor Cordium"daki müzikal performansını devam ettiriyor. 2014 yılında da yeni albüm "Ode to Echo" ile bayan vokalli günlerine geri dönüp eski tarzını sürdürüyor.

San Francisco şehrinin prog devlerinden birisi olan Enchant ise “A Blueprint of the World” gibi kaliteli ve dev bir “debut” albümle 90’ların başında ortaya çıktı. Çiğ soundlu “Wounded” ve “Time Lost”, Rush’a sağlam bir selam verdikleri “Juggling 9 or Dropping 10” ve “Tug of War” gibi kaliteli albümlerle dinleyicilerini sevindirmişti. 2014 yılı albümü "The Great Divide" ile 10 senelik aradan sonra eski günlerine geri döndü topluluk. Eski Enchant davulcusu felsefe bölümü araştırma görevlisi filozof Paul Craddick’in funk/pop/caz projesi XEN’den ise hiçbir haber yok. “84.000 Dharma Doors” adlı bu albüm çıkalı uzun bir süre oldu fakat bir çalışma var mı yok mu hiç kıpırdama göremiyoruz.

 Kansas elemanı Kerry Livgren’in bir projesi olan Proto-Kaw ise bir diğer isim. Senfonik Rock projesi olan bu oluşum karanlık rock şarkılarıyla son zamanlarda progressive dinleyicilerin en beğendiği isimlerin başında geliyor. Yarattıkları iki albümle de kalitelerini konuşturmuş durumdalar. 1990’larda çıkmış ve son zamanlarda çıkarttığı albümlerle belli bir kitlenin kendilerini izlediği Spock’s Beard grubu da has Amerikalıdır. Genesis etkili “Beware of Darkness” ve “The Kindness of Strangers” kendilerini tanımak için yeterlidir. Bu iki albümle geleneksel prog müziğin örneklerini sergilemişler “Feel Euphoria” albümüyle de sade rock tarzına geçiş yapmış prog müzikten biraz uzaklaşmışlardır. Grubun en isim yapmış müzisyenlerinden olan Neal Morse ayrıldıktan sonra ise gruba vokalist olarak Enchant vokalisti Ted Leonard geçmiştir ve konser kayıtlarından da anlaşılmaktadır ki Ted grupla iyi bir kimya yakalamıştır. "Brief Nocturnes and Dreamless Sleep" albümüyle de kariyerinin en başarılı albümünü piyasaya sürdüler. Bu çalışmada Ted Leonard'ın da katkısı yadsınamaz.

 Amerika’dan çıkan ve son zamanlarda çok iyi bir çıkış yakalayan Phideaux grubu da bu ülkenin gurur kaynaklarından birisi. Genellikle konsept yapıdaki albümleri sayesinde elit müzik dinleyen dinleyicilere hitap eden topluluk “Chupacabras”, “313”, “Doomsday Afternoon” ve 2009 yılı “Number 7” ile çıtayı epey yükseltti, hatta “Number 7” ile öyle bir hikaye yakaladılar ki bu son yıllarda prog tarihinde görülmüş bir şey değildir. Bu kadar güçlü bir albüm yaratmaları Amerika’da da bu müziğin ölmediğinin bir kanıtıdır. Grup 2012 yılında da adından söz ettiriyor.

 Progressive Rock şirketi Magna Carta’nın lanse ettiği Under The Sun 2000 yılında albüm çıkarıp aniden ortadan kaybolan gruplardan birisi oldu. Grubun basçısı Kurt Barabas, D.C. Cooper ve Gary Wehrkamp ile Amaran’s Plight isimli progressive metal projesine bulaştı ama maalesef grubun yeni bir albüm haberi yok, yıllardır da hiç olmadı. Sadece 2005 yılında bir konser yaptılar ve onun kaydını sürdüler piyasaya. Amerika’nın bir de Boud Deun isminde çok önemli bir fusion caz grubu vardır. Mahavishnu Orchestra etkili müzik yapan bu topluluk birbirinden iyi dört albümle dinleyicisini kaybetmemiştir ama kendileri ortalıktan kaybolmuştur. Bu bağlamda 2006 yılında “The Remedy of Abstraction” albümünde usta basçı Michael Manring’in de içerisinde bulunduğu A Triggering Myth adlı caz rock/fusion grubunu da unutmamak gerekir. Laser’s Edge plak şirketinin lanse ettiği bu topluluk tıpkı Amerikalı  Frogg Café gibi 2000’lerin büyüleyici caz rock müziğini sergiliyor.


  Son olarak ise Weather Report, Mahavishnu Orchestra demek istiyorum, caz demek istiyorum ve en son Frank Zappa demek istiyorum. Bilmem bunlardan bahsetmeme gerek var mı? İşte Amerika! İsimlere bakın, yapmayın o kadar da kötü değiller.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder