13 Kasım 2012 Salı

Progressive Rock - 5 (20 Albüm)

                                       20 ALBÜMDE PROGRESSIVE ROCK


           Bu yazıda pek bilinmeyen grupları ele alacağız fakat bu müziğin başlamasına sebep olan ve dinlenilmesi elzem olan topluluklar ve albümler vardır onları da açıklamazsak taşlar yerli yerine oturmayabilir. Bir sonraki sayıda yer alacak onlarca grup şimdi yazacağımız gruplar ve albümlerden çok etkilenmiş, zaman zaman onların açtığı yoldan ilerlemiş ve müziklerini geliştirmişlerdir. Şimdi ise bu topluluk ve onların çıkardığı klasiklere bir göz atalım ve yine yinelemekte sakınca görmüyorum ki bu albümleri dinlemeden diğer sayfalarda yer alan toplulukları dinlemeyin. İlk önce işin ustalarını bilmek ve sonrasında devam etmek gerekir.

1 – PINK FLOYD – A Saucerful of Secrets (1968) : Bir ruhsal karmaşanın yarattığı psychedelic progressive rock albümü. Bu albümün önemi çok büyüktür. Çünkü Syd Barrett gibi bir şahsiyetin beyninin içerisinde oluşan bu nadide eser ileri dönemlerde ortaya çıkarılmış çoğu psychedelic albümün temelini atmıştır. Dinlenilmezse büyük bir eksiklik yaratacak ve Barrett’in dumanlı ortamlarda geçirdiği ve üretimlerde bulunduğu anları anlayamayacaksınız.
2 – YES – Close to the Edge (1972) : 1971 yılı “Fragile” albümü ile bunu ortaklaşa tavsiye etmekten başka çare yok. Steve Howe’u Chris Squire’ı Bill Bruford’u ve Rick Wakeman’ıyla YES 70’lerin en şaşalı yıllarına damgasını bu albümle vurmuştur. Jon Anderson’un farklı sesi de o dönemde çok tutulmuş ve grubun başarılı olmasındaki en büyük etkenlerden birisi olarak düşünülmüştür. Senfonik Rock deyince ilk adres olmalıdır. YES bu, dinlememek olmaz.
3 – KING CRIMSON – In the Court of the Crimson King (1969) : “'21st Century Schizoid Man”i ve “Epitaph”ıyla kusursuz bir başyapıt. Progressive Rock listelerinde çoktan en üstleri ele geçirmiş bu albüm gitar dehası Robert Fripp ve arkadaşlarının beyninden çıkma o klasik sound ile müzik dünyasına koskoca bir imza atıp gitmiştir. Albüm kapağı ile zaten ilgi çeken bu çalışma her yönü ile klasikleşmiş durumda ve arkadan gelen birçok grubu da yoğun bir şekilde etkiliyor.
4 – PINK FLOYD – The Dark Side of the Moon (1973) : Syd Barrett’in ardından gruba gelen David Gilmour’un kalbinin Roger Waters’ın beyni ile beraber yarattığı bu efsane albüm Rick Wright’ın klavye soundu ile en yükseklere çıkıyor ve zamanının ötesinde her zaman güncel kalabilecek bir yapı da barındırıyordu. “The Dark Side of the Moon” hala deli gibi satılıyor, eğer bu efsane albüm bir şekilde unutulduğu takdirde sağlam ayaklardan birisi de artık olmayacaktır. Bu albümden sonra gelen “Wish You Were Here”, “Animals” ve  “The Wall” kaydını unutmamak gerekir.
5 – EMERSON LAKE & PALMER – Brain Salad Surgery (1973) : Bu topluluğun “Tarkus” albümü de köşe taşlarından birisidir ama “Brain Salad Surgery” her anlamda biraz daha ön planda. Gerek müzikalitesiyle olsun gerek düşünsel açıdan duruşu ile olsun senfonik progressive rock denildiğinde akla gelecek ilk albümlerden birisidir. Keith Emerson’u Carl Palmer’ı ve Greg Lake’i mutlaka tanımalı ve bilmelisiniz yoksa bu efsane müzisyenler yüzünden çarpılma olanağınızda yüksek. “Brain Salad Surgery”. Sadece kapağına bakın ve müziği düşünün.
6 – JETHRO TULL – Thick As A Brick (1972) : Tarih 1972 ve Progressive Folk yılları. Jethro Tull bu işin öncülerinden birisidir ve öyle bir yol açmıştır ki ardından gelen yüzlerce topluluk onların izinden gitmiş ve başarılı olmuştur. Biri 22 diğeri ise 21 dakika süren epik folk besteleri yüzünden bu albüm bir klasik olmuştur. Ian Anderson’un şiirsel flütleri de bunun yanında cabası. Fairport Convention ile akrabalık bağları bulunan bu efsane topluluk hala iyi işler yapmaya devam ediyor.
 7 – GENESIS – Selling England By The Pound (1973) : Genesis progressive rock denilince ilk dönemleri hemen akla gelmelidir. “Foxtrot”, “Nursery Cryme” ve özellikle bu albüm sayesinde büyük bir kapı açılmış ve arkalarında yüzlerce topluluk onları takip etmiş ve Genesis klonu sayılabilecek topluluklar doğurmuştur. Neo-Progressive ilk önce nereden doğdu? Hangi grup yüzünden bu akım meydana geldi cevabı ise Genesis’te saklıdır. Buyurun! Steve Hackett, Tony Banks, Phil Collins, Peter Gabriel ve Mike Rutherford. Bu isimlerin hepsi birer değerdir.
8 – VAN dER GRAAF GENERATOR – Pawn Hearts (1971) : Peter Hammill ve David Jackson öncülüğünde gelişmiş kendine özgü bir müzik yapan efsane topluluk. Peter Hammill’in kendine özgü vokalleri ve hem alto hem de tenor saksafonu aynı anda çalabilen bir David Jackson. Bu albümün çok önemli olmasının sebebi Van der Graaf Generator’un altın yıllarına denk gelmesi ve progressive müziğin daha da fazla gelişmesine neden olmasıdır. 70’lerdeki her albümü detaylı olarak incelenmesi ve takip edilmesi gereken çok önemli bir topluluktur Van der Graaf Generator. Kuantum Fiziği ile ilgilenenler ve bu konuya merak salanlar için biçilmez kaftandır bu topluluk.
9 – RUSH – 2112 (1976) : Kanadalı bu efsane topluluk hard rock ve progressive rock arası müzikleriyle 70’lere sıkı bir şekilde damgasını vurmuştur. Ayn Rand’ın bir kitabından etkilenipte ortaya çıkardıkları bu albüm artık bir klasik sayılmaktadır. Geddy Lee, Alex Lifeson ve bir davul profesörü olan Neil Peart sayesinde progressive müziğe güçlü bir imza atmışlar ardından gelen yüzlerce progressive rock ve progressive metal gruplarını derinden etkilemişlerdir. Bu albümle birlikte “Moving Pictures” ve “Hemispheres” mutlak suretle dinlenmelidir. Sound nasıl yaratılır sorusunun cevabını ise her ne kadar eleştirilse de “Test For Echo” ve “Snakes & Arrows” albümlerinde bulabilirsiniz.
10 – CAMEL – Mirage (1974) : Kısaca senfonik rock’ın başyapıtlarından birisidir. Andy Latimer progressive rock gitar’da bir markadır ve onun tınılarını dinlemeden ne bir sonraki dönem gruplarına geçmelisiniz ne de o grupları tanımaya çalışmalısınız. Latimer’ın öncülüğünde gelişen Camel müziği bugün en uç progressive metal gruplarında bile etkisi görülebiliyor. Müzik 1970’lerde yapılmıştır savının en büyük kanıtlarından birisi de bu albümdür. “Lady Fantasy” ve “Nimrodel” bölümlerine detaylı olarak bakmalı ve sindirilmelidir. Tıpkı “Mirage” gibi “The Snow Goose” ve “Moonmadness” iyidir ama son dönem çalışmalarına baktığınızda “Harbour of Tears” ile karşılaşmak bir bünye için olumsuz sonuçlar doğurabilir, Latimer’ın gitarıyla hüzüne dalar “Rajaz” albümüyle ise uzaklara dalıp gidersiniz.
11 – ELOY – Ocean (1977) : Atlantis’in doğuşunu yükselişini ve batışını anlatan büyük albümlerden birisi. “Poseidon’s Creations” –aslında çok daha uzun bir ismi vardır- en iyi açılışa sahip albümlerden birisidir, çünkü atmosferik yapısı ile sizi başka dünyaya sokar. Buradaki atmosferik bas ve klavye melodilerinden etkilenmemek için duygusuz olmak gerekir. Eloy psychedelic progressive rock tarzının sınırlarını çizmiş çok önemli bir topluluktur. Frank Bornemann önderliğinde müzik yapan Eloy 70’lerde German Rock furyasında fırtına gibi esmiştir. Dinleyiciler onları senfonik etkili ve atmosfer yaratmada kusuruz sayılabilecek bir albüm olan “Dawn”ı yaratan grup olarakta tanırlar.
12 - GENTLE GIANT – Octopus (1972) : Gentle Giant bu listedeki çoğu grup gibi İngiliz. Bu durum da ister istemez öncü olmayı da gerektiriyor. Tabii bunun için bazı niteliklerin de var olması lazım özgünlük gibi. Gentle Giant aşırı karmaşık müzik yapısı ile kendine özgü olmayı başarabilmiş ve efsaneler kategorisine haklı olarak yerleşmiştir. Rock ve caz müziğini koral bir yapıyla birleştirmek Gentle Giant’ın alanına giriyor ve “Octopus” klasiği de bunun en güzel örneklerinden birisi. Bu topluluk olmasaydı progressive müziğin birçok topluluğunu bile dinleyemeyecektik. Echolyn gibi… Onlar da önemli!
13 - TANGERINE DREAM – Ricochet (1975) : Almanya’nın Kraftwerk ile birlikte elektronik müzikteki öncü topluluklarından birisi hatta en önemlisi. Bu konser kaydı atmosferik müziğin dönüm noktalarından birisine işaret eder. 17 ve 21 dakikalık “Ricochet” bölümleri sayesinde elektronik müzik çağ atlar. Edgar Froese, Peter Bauman ve Christoph Franke’nin bulunduğu bu konser albümü dışında “Electronic Meditation”, ve yine bir dönüm noktası olan “Phaedra”, “Rubycon”, “Stratosfear” ve “Cyclone” albümlerini iyice dinlemeli ve müziğin derinliğine inmelisiniz. Bu grubu ancak böyle anlayabilirsiniz.
14 – AMON DÜÜL II – Phallus Dei (1969) : 1960’larda komünal olarak yaşayan politik gruplardan en iyisi sayılabilecek derecede güçlü ve şahsiyetli bir isimdir Amon Düül II. Bilinen üç Amon Düül vardır fakat “II”.si en büyük patlamayı gerçekleştirmiş ve krautrock’ta bir marka olabilmiştir. Krautrock topluluklarına bakın çoğu bu topluluktan etkilenmiş “Phallus Dei” ise bir kilometre taşı albümlerden birisi olmuştur. Org, synthesizer, tamborin ve perküsyonları çok zekice müziklerine yerleştirmişler ve ortaya böylesine kült bir albüm çıkmıştır.
15 - CAN – Ege Bamyası (1972) : Krautrock’ın dolayısıyla progressive rock müziğin öncü gruplarından birisi. Efsane kişilik basçı müzisyen Holger Czukay ve klavyeci Irmin Schmidt isimlerini bir yere kazımak ve akıllardan hiç çıkarmamak gerekiyor. Amon Düül II gibi bu toplulukta politik takılmış ve zamanının komünal örgütlenmelerine destek vermiştir. Müziklerinde doğaçlama ön planda olduğu ve birçok tarzı beraberinde icra ettikleri için müzikleri kolayca kategorize edilemez ama bazı kaynaklarda krautrock olarak geçtiği de doğrudur. “Ege Bamyası” ilk dinlendiğinde anlaşılamayan ve defalarca dinlediğiniz zaman bile anlamayacağınız ilginç albümlerden bir tanesi. Öncü ve klasikleşmiş ve defalarca onun gibisi yapılmaya çalışılmış.
16 - HAWKWIND – Warrior on the Edge of Time (1975) : Psychedelic Space Rock’ın İngiltere’deki efsane temsilcisidir. Almanya’da Eloy ne ise İngiltere’de de Hawkwind odur ve bu durum space müziğin daha da gelişmesine neden olmuş her iki taraftan da bombardımana uğratılan 70’ler dünyası onlar sayesinde birçok grubun kurulmasına neden olmuştur. 2000’lerin progressive rock dünyasında da etkileri çok rahat gözlemlenecek olan bu durum sonucunda Hawkwind’in ne kadar da önemli bir topluluk olduğunu gözler önüne seriyor. Kadrosunda Motörhead’in Lemmy’sinin de bulunduğu bu grubun “Warrior on the Edge of Time” albümü topluluğun en iyi ve en önemli çalışmasıdır.
17 – KRAFTWERK – Tone Float / Organization (1969) : Krautrock ve elektronik müziğin yaratıcılarından sayılan efsanevi Alman topluluğudur. Bu albüm ise onların en başarılı yönü olan sentez kurmayı ve öncü olmayı gösteriyor. Basil Hammoudi’nin perküsyonları, Florian Schneider’in flütleri ve neticesinde org melodileriyle açığa çıkan efsanevi bir çalışma. Progressive müziğin elektronika ile buluşmalarını seviyorsanız bu grubu ve bu albümü derinlemesine dinlemelisiniz.
18 – ALAN PARSONS PROJECT – Tales of Mystery and Imagination (1976) : Alan Parsons progressive ve elektronik müzikte bir markadır. Senfonik Rock olarakta çok büyük işlere imza atan bu müzisyen Pink Floyd’a dahi ses mühendisliği yapmış yeteneğini konuşturmuştur. Edgar Allan Poe hikâyelerinden esinlenip yaptığı bu albüm hem kendisinin ilk çalışması hem de müzik tarihinin en başarılı albümlerinden birisi sayılıyor. “I Robot” ve “Eye In The Sky” gibi çalışmalarına da bir kulak atmanız gerekmektedir.
19 - FAIRPORT CONVENTION – What We Did On Hour Holidays (1969) : İngilizlerin progressive folk alanındaki en büyük isimlerinden Fairport Convention müziklerinde kendi folk müziklerinden başka Amerikan folk ve blues müziğini de kaynaştırmasını iyi bilir. Strawbs üyesi rahmetli Sandy Denny’nin de kadrosunda bulunduğu bu topluluğun 70’lerde çıkrdığı her albüm belli bir kalitenin üstündedir ama “What We Did On Hour Holidays” ile müziğe koskoca bir imza atmışlardır. Her yönüyle klasikleşmiş olan bu albümde “Fotheringay” bir başkadır.
20 – MARILLION – Misplaced Childhood (1985) : Genesis, Camel gibi toplulukların 80’li yıllardaki o soundu Marillion’un da kurulmasıyla neo-progressive gibi bir tarzın doğmasına yol açmıştı ve Marillion’un “Misplaced Childhood” albümü bu bağlamda tüm zamanların en iyi neo-prog klasiği olmuştu. Marillion’un üçüncü albümü olan “Misplaced Childhood” ilk albümden beri getirdiği hüzünlü bir hikâyenin de son zamanlarını anlatıyordu. “Kayleigh” ve bir hüzün timsali olan “Lavender” bu albümden çıkan en ünlü şarkılar oldu.

• Yukarıda saydığımız gruplar ve albümler dışında progressive rock’a çok büyük katkı sağlamış bazı isimleri de yazmadan edemeyeceğim. Bu topluluklar ve isimler ise öncelikle Frank Zappa, Mahavishnu Orchestra, Weather Report, Santana, Jean-Luc Ponty, Miles Davis, Brian Auger, Stanley Clarke, Al Di Meola, John McLaughlin, Pat Metheny, Pekka Pohjola, Joe Zawinul ve Allan Holdsworth. Bu isimlerin hepsi caz müziğine yıllarını vermiş büyük müzisyenlerdir ve progressive müziğe direkt ilk elden etkiyi yaparlar. Bunun için önemlilerdir. Bir progressive rock dinleyicisiyseniz bu isimlerin müziğini de tanımak gereklidir.

* siyahbeyaz ve progtürk sitelerinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder